İslam'da savaş ahlakı, savaş hukukundan önce gelir. Hz. Peygamber (sav), örnek ahlakının gereğini yerine getirerek savaşta bile bir ahlak dünyası kurulabileceğini göstermiştir.
Tarih boyunca insanlar toplu yaşama sebebiyle zaman zaman anlaşmazlıklara düşmüştür. Bize Kur’an’da bildirilen yeryüzündeki ilk anlaşmazlık Hz. Adem’in çocukları Habil ve Kabil arasındaki anlaşmazlıktır. Bu elbette bir savaş değildir. Ancak dünyada sadece Hz. Âdem ve ailesinin varlığı düşünüldüğünde nüfus açısından bugünün savaşına denk bir mücadele olarak ele almak mümkündür.
Kur’an-ı Kerim de Hz. Adem’in çocuklarından sonra kalabalıklaşan toplumlar içinde pek çok savaştan bahseder. Hz. Peygamber ise, peygamberlik süresi içinde yapılan savaşlarda karşı tarafın acımasız, kuralsız savaş anlayışına karşı yeni bir savaş stratejisi geliştirmiş ve uygulamıştır.
MODERN ÇÖZÜMLER HAYATA GEÇEMEDİ
Diğer taraftan son yüzyılda devletler, savaşların sadece savaşan ordularla sınırlı kalmasını isteyen ve klasik uluslararası hukukçuların kabul ettirdikleri iki düşünce geliştirdiler. Bunlardan biri sivillerin hedef alınmaması, savaşılması gerekiyorsa bu savaşın yönetici ve askerlerin arasında yürütülmesi, ikincisi tarafsız ülke ve milletlerin haklarının korunmasıdır. Ancak bu iki durum da uygulama alanı bulamadı. Çünkü birinci madde “silahlı ulus” fikri ile delinirken ikincisi tarafsızlığın ahlaksızlık olduğu, haklının yanında olmamanın bir ahlaksızlık olduğu düşüncesi ile delindi. Çağımızda bunun son örneğini Ruanda ve Bosna’da açık bir şekilde gördük. Günümüzde ise Gazze’de naklen seyrediyoruz. Devletler kendi geçmişlerinde bulunan günah ve kirlerinin bedelini ödemek için, ortaya attıkları İsrail’in kendini savunma hakkı olduğu gerekçesi ile Gazze’de sivil ölümlerini onaylamaları hatta silah yardımı yaparak desteklemeleri de bunun örnekleri arasındadır.
ÇOCUKLAR DOKUNULMAZDIR
Diğer taraftan Hz. Peygamber’in 23 yıllık peygamberlik mücadelesi çerçevesinde savaş stretejisi ve kuralları açısından bakıldığında 21. yüzyılın savaş anlayışının çok üstünde olduğunu görüyoruz. Bunu bazı örneklerle açıklamak gerekirse: Hz. Peygamber Huneyn Savaşı'nda hezimetten sonra tekrar savaşa dönmeleri sonucunda askerlerin öfkeyle sınır tanımadan çocukları bile öldürmeleri üzerine “Bazı insanlara ne oluyor da öldürme hırsı onları çocukları bile öldürmeye sevk ediyor. Şu gerçeği hiçbir zaman unutmayın: Çocuklar öldürülmezler” diye seslenir. Hz. Peygamber bu cümleyi üç defa tekrar ederek herkesin anlamasını istemiştir. Sahabeden biri öldürülen çocukların müşriklerin çocukları olduğunu söylemesi üzerine Hz. Peygamber, “Sizin en hayırlılarınız da müşrik çocuğuydu. Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. Ailesi onu Hristiyan veya Yahudi haline getirir” diyerek savaşın çocuklara aksettirilmemesi gerektiği ve onların masum olduğu gerçeğini vurgulamıştır.SEFERE GİDEN ASKERLERE ÖĞÜT
Aynı şekilde Hz. Peygamber, Abdurrahman b. Avf komutasında bir seriyye göndermiş ve ona şu uyarılarda bulunmuştur: “Allah için sefere çıkıp inkâr edenlerle savaşınız. Zulüm ve ihanet etmeyin. Çocukları öldürmeyin.”Ayrıca Hz. Peygamber, askerlerini Mu’te Savaş’ına uğurlarken Vedâ tepesine kadar askerlerle birlikte yürümüş ve onlara şu tavsiyelerde bulunmuştur: “Allah yolunda gaza ediniz. Zulüm yapmayın, haksız yere zimmetinize mal geçirmeyin. İnzivaya çekilip kiliselerinde ibadet edenlere dokunmayınız. Sadece düşmanlarınızla savaşın. Kadınları, çocukları ve yaşlıları öldürmeyin. Ağaçları kesmeyin ve evleri yakmayın.”