İslâm dininde her şeyin bir usulü olduğu gibi, dua etmenin de âdâbı, şartları vardır. Peki bir mümin Rabbine nasıl dua etmeli? İşte dua ederken dikkat edilmesi gereken 8 madde...
Dua; bir müminin Rabbiyle konuşması, dertleşmesi, istemesi ve yeri gelince şükür, teşekkür etmesidir. Dua bir yakarış, bir ibadettir.
Mümin Rabbinden her şeyi içinden geldiği gibi elbette isteyebilir. Fakat Hadis-i Şeriflerden Hz. Peygamber'in (s.a.v) duayı nasıl ettiğini öğreniyor ve bu şekilde dua etmenin Allah katında daha makbul olacağını idrak ediyoruz.
Dua basit bir iş değil, yüce Allah’a ibadet etme, O’nu anma ve O’na iman etmenin gereğidir. Bu sebeple duanın makbul olabilmesi için, bir kısım usul, âdâp ve kurallara riayet edilmesi gerekir. Bu usul, adap ve kuralları şöyle sıralayabiliriz:
1- Duaya Eûzü Besmele, Allah’a Hamd ve Peygambere Salavat İle Başlanmalı
Duaya Allah'ın adı ve peygambere övgü ile başlamak, dua etmenin en önemli âdâbıdır.
Euzü besmele: Euzu billahi mine'ş şeytanirracim, Bismillahirrahmanirrahim. Salavat: Allahümme salli Ala seyyidinâ Muhammed
Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- duaya,
سُبْحاَنَ رَبِّيَ الْعَلِيِّالْاَعْلَى الْوَهَّابِ
“Yücelerin yücesi ve bağışlayıcı olan Rabbimi, bütün noksanlıklardan tenzih ederim” diyerek başlamış.
“Biriniz dua ettiği zaman, Allah’a hamd ve övgü ile başlasın, sonra Peygambere salât etsin, sonra dilediği duayı yapsın” buyurmuştur. (Tirmizî, De’avât, 66; Ebû Davud, Salât, 358)
Sahabeden Hz. Ömer,
“Peygambere salât getirilinceye kadar dua, yer ile gök arasında durur, hiçbir dua O’na yükselmez/kabul olmaz” demiştir. (Tirmizî, Salât, 347)
Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-; sahabeden Enes bin Malik’e, herhangi bir yeri ağrıdığı zaman, şikayet ettiği yerin üzerine elini koyup besmele ile şöyle dua etmesini tavsiye etmiştir:
“Bismillah, şu çektiğim acının şerrinden Allah’ın gücü ve kudretine sığınırım. Sonra elini kaldır, sonra bu duayı üç beş defa tekrar et.”
2- Duadan önce tövbe ve istiğfar edilmeli
Günahlarına pişmanlık duymak ve o günahlar için Allah'a tövbe etmek, duanın kabul olunma derecesini artırır. Hz. Peygamber bu konuda şöyle söylemiştir:
“Allah yolunda seferler yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam, ellerini semaya kaldırarak, ‘Ya Rabbi’ ‘Ya Rabbi’ diye yalvarıyor. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böyle birisinin duası nasıl kabul olur?” (Müslim)
Bu itibarla mümin duaya başlamadan önce günahlarını itiraf edip İhlâs ile Allah’a tövbe etmeli ve affını dilemeli, sonra dua yapmalıdır.
3- Eller semaya açılmalı, sonunda yüze sürülmeli
Sahabeden Enes (r.a.);
“Hz. Peygamber, duada ellerini (semaya) koltuk altlarının beyazı görününceye kadar kaldırırdı” demiştir. (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 877)
Sahabeden Abdullah ibn Abbâs, Peygamberimizin şöyle buyurduğunu bildirmiştir:
“Allah’tan bir şey istediğiniz zaman avuçlarınızın içi ile isteyin, ellerinizin tersi ile istemeyin ve ellerinizi (dua sonunda) yüzünüze sürün.”
Hz. Ömer;
“Hz. Peygamber, duada ellerini semaya kaldırdığı zaman yüzlerine sürmeden indirmezdi.” demiştir. (Tirmizî, De’avât, 11)
Dua ederken mümkünse kıbleye dönülür (Buhârî, De’avât, 24), ellerin içi / avuç açılır, parmaklar omuz hizasına kadar, başı geçmeyecek (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 878) ve koltuk altları görünecek şekilde kaldırılır, dua sonunda eller yüze sürülür. Dua esnasında gözler semaya dikilmez. Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-,
“Birtakım kimseler namaz kılarken ve dua ederken gözlerini semaya kaldırmalarından ya vazgeçerler ya da gözleri kör olur.” (Müslim)
Dua ederken göğe bakmak demek, Allah oradaymış gibi dua etmektir. Halbuki Yüce Allah her yerdedir. Tek bir yerdeymiş gibi muamele edilmemelidir.
4- Esma-ül Hüsna (Allah'ın 99 ismi) ile dua edilmeli
Yüce Allah, Kur’ân’da;
“En güzel isimler Allâh’ındır. O hâlde O’na o güzel isimler ile dua edin” (A’râf, 7/180) anlamındaki ayeti ile kendisine, esmâ-i hüsnâ ile dua edilmesini emretmekte ve;
“De ki: İster Allah diye dua edin, ister Rahmân diye dua edin, hangisiyle dua ederseniz (edin) en güzel isimler O’nundur” (İsrâ, 17/110) anlamındaki ayet ile “Allah” ismi veya “Rahmân” ismi ya da diğer isimlerinden biri ile dua edilebileceğini bildirmektedir. Hem Kur’ân’da hem de hadislerdeki dua örneklerinde bunu görmekteyiz.
5- Kısık Bir Sesle ve Yalvararak Dua Edilmeli
Bağırıp çağırarak, yüksek ses ve riya ile değil, yalvararak ve kısık bir sesle dua edilmesi, Allah ve peygamberin emridir. Ayet ve hadislerde şöyle buyurulur:
“Rabbinize yalvararak ve içten dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez.” (A’râf Suresi 7/55)
“Rabbini, içinden, yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam an, gâfillerden olma.” (A’râf Suresi 7/205)
“Duanda pek bağırma, pek de sesini gizleme, bu ikisinin arasında bir yol tut.” (İsrâ Suresi 17/110)
Hz. Âişe validemiz, bu ayetin, dua hakkında indiğini söylemiştir. (Buhârî) Sahabeden Ebû Musa el-Eş’arî der ki: Allah Resûlü ile birlikte bulunduğumuz bir seferde, tepelere çıktıkça, derelere indikçe yüksek sesle tekbir ve tehlîl getiriyorduk. Bunun üzerine Hz. Peygamber;
“Ey İnsanlar! Kendinizi yormayınız. Çünkü sizler sağır ve uzaktaki birine değil, her an sizinle olan, her şeyi duyan Allah’a dua ediyorsunuz” buyurarak bizi uyardı. (Buhârî)
Yüksek sesle bağırarak dua etmek adaba da uygun değildir. Çünkü,
“Nerede olursanız olun Allah sizinle beraberdir.” (Hadîd, 57/4; bk. Mücâdele, 58/7; Şu’arâ, 26/62) anlamındaki ayet ile;
“Beni zikrettiği ve dudaklarını benim için hareket ettirdiği zaman ben kulumla beraberim.” (Hâkim, De’avât, I, 496)
“Bana dua ettiği zaman ben onunla beraberim.” (Müslim, Zikir, 19) anlamındaki kutsî hadislerde beyan edildiği gibi biz nerede olursak olalım Allah bizimle beraberdir. Allah, biyaptığımız duaları duyar, hatta;
“Biz insana şah damarından daha yakınız” (Kâf, 50/16) anlamındaki ayette bildirildiği gibi O, bize bizden, şah damarımızdan da yakındır. Yüce Allah, Zekeriya peygamberin,
“Hani o, Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı.” (Meryem suresi)
6- Israrla dua edilmeli
Mümin, yüce Allah’tan isteğinde ısrarlı olmalı, isteğim yerine gelmedi diye duadan vazgeçmemelidir. Sahabeden Abdullah ibn Mes’ûd, Peygamberimiz-sallallâhu aleyhi ve sellem-’in;
“Dua ettiği zaman üç sefer tekrar eder ve bir şey istediği zaman yine üç sefer tekrar ederdi.” demiştir. (Müslim, Cihâd, 107)
Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-;
“Rabbime dua ettim de kabul edilmedi, diyerek acele etmediğiniz sürece Allah dualarınızı kabul eder.” (Buhârî) anlamındaki hadisi ile ısrarla dua edilmesini tavsiye etmiş ve;
“Koltuk altları gözükecek kadar ellerini kaldırıp dua eden hiçbir kul yoktur ki acele etmediği sürece Allah ona istediğini vermiş olmasın” buyurmuş, ashabın, “Ey Allah’ın elçisi! Duanın acelesi nasıl olur?” şeklindeki sorusuna, “İstedim, istedim de Allah hiçbir şey vermedi demektir.” diye cevap vermiştir. (Tirmizî)
7- Korku ve ümit arasında dua edilmeli
İnsan, dua ederken, Allah’a karşı saygı ve azabından korku içinde bulunmalı, aynı zamanda istekli ve ümitli olmalıdır. Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de;
“Korkarak ve umarak O’na dua edin. Muhakkak ki Allâh’ın rahmeti, sözünü ve işini en iyi bir şekilde yapan mü’minlere yakındır.” (A’râf, 7/56) buyurmakta, ümit ve korku içinde dua edenleri övmektedir:
“Onlar (mü’minler); yanları yataklardan uzaklaşırlar (gece kalkarlar), korkarak ve umarak Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için harcarlar.” (Secde, 32/16)
Bu ayette, kendilerine Allah’ın ayetleri hatırlatıldığı zaman derhal boyun eğen, secdeye kapanan, Allah’a hamd eden, O’nu noksan sıfatlarından tenzih eden ve asla kibirlenmeyen mü’minlerin, gece kalkıp korku ve ümit ile dua ettikleri (Secde, 32/15) bildirilerek övülmektedir.
“Onlar (Zekeriya ve Yahya peygamberler); gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.” (Enbiyâ, 21/90)
Bu ayette iki seçkin peygamberin, Allah’ın rahmetini umarak ve azabından da korkarak dua etmeleri övülmektedir. Mü’minlerin bu şekilde dua etmelerine de işaret edilmektedir.
8- Yalnızca Allah'a dua edilmeli
Dua, sadece Allah’a yapılmalı, araya başka aracılar sokulmamalıdır. Her namazda okuduğumuz Fatiha Sûresi'nde,
“Sadece Sana ibadet eder, sadece Senden yardım dileriz” diyerek bunu dile getiriyoruz. Yüce Allah, bize şah damarımızdan daha yakındır. (Kâf, 50/16) Bu sebeple ne istersek, aracısız O’ndan istemeliyiz. Bakara sûresinin 186. ayetinde yüce Allah, şöyle buyurmaktadır:
“Kullarım sana beni sorarlarsa, gerçekten Ben onlara yakınım. Bana dua edenin duasını kabul ederim.”
Kur’ân’da duanın sadece Allah’a yapılması önemle vurgulanmıştır. Allah’tan başkasına, putlara veya kendilerine mutlak nitelikler izafe edilen başka yaratıklara dua ve ibadet edilmesi Kur’ân’da kesinlikle yasaklanmıştır. Konuyla ilgili ayetlerin bazısı şöyledir:
“Gerçek dua ancak O’nadır. O’ndan başka yalvardıkları ise onların isteklerine ancak, ağzına ulaşmayacağı hâlde, ulaşsın diye avuçlarını suya uzatan kimsenin isteğine suyun cevap verdiği kadar cevap verirler.” (Ra’d, 13/14)
Bu ayette, Allah’tan başka varlıklara dua edenler kınanmakta ve Allah’tan başka varlıklara, putlara, türbelere, ölülere yapılacak duaların, onlardan isteklerin boşa gideceği bildirilmektedir.
“Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarma, sonra azaba uğrayanlardan olursun.” (Şu’arâ, 26/213)
Bu ayette sadece Allah’a dua edilmesi istenmekte ve Allah’tan başkasına dua eden kimselerin haddi aşmış olacakları bildirilmektedir. (bk. En’âm, 6/40-41; Yunus, 10/106; Kasas, 28/88)
İnsan her isteğini sadece Allah’tan istemelidir. Peygamberimiz (s.a.s.);
“Bir şey istediğin zaman Allah’tan iste, bir yardım talebinde bulunduğun zaman Allah’tan yardım talep et.” buyurmuştur.