Nefs-i kâmile, tezkiye netîcesinde arınmış, sâf, berrak, ulvî ve olgun nefstir. Bütün mârifet sırlarının tahsîl edildiği ve ancak Cenâb-ı Hak tarafından vehbî olarak lutfedilen bir makâmdır; Hak vergisidir, sırf çalışmakla elde edilmez. Kader sırrına mebnî, ilâhî bir ihsândır. Seçkin, saf, tertemiz nefstir. Allah’ın en seçkin dostları olan Gavs ve Kutupların makamıdır.
Nefs-i kâmileye erişenlere umûmiyetle irşad hizmeti tevdî edildiğinden bu makâma aynı zamanda “irşad makâmı” da denilir. Cenâb-ı Hak, bu makâmdakilerin hâl ve davranışlarındaki mükemmellikle, insanları gafletten îkâz edici bir tesir halkeder. Böyle zâtlar, bir fâsık ile görüşseler, o fâsığın hâlini anlar, kalbî hastalıklarının ilâcını, hâl lisânıyla kendilerine bildirirler. Fâsık, eğer kalbi mühürlenmemişse insafa gelir ve pişmanlıkla gafletten uyanır. Seyirleri; Allah’ladır (Seyr-i billâh). Âlemleri; kesrette (çoklukta) vahdet, vahdette kesrettir. Mahalleri; Ahfâ’dır. Önceki bütün nefislerin güzel vasıflarını üzerinde toplamışlardır. Her halleri ibadet ve zikirdir. Bir an Allah'tan gafil olmazlar.
Tam anlamıyla bütün ahlaki güzelliklerle süslenmiş, nefsin pisliklerinden kurtulmuş nefis. Bu makamda nefis safileşmiş, süzülmüş, vücudun en kötü yeri olmuş, yani taş iken elmas olmuştur. Bu makamda salik Hakk’ın elindedir.
Zikri,”Ya Kahhar”ismi şerifi, seyri de,”Seyri billah”dır.
Onların vasıflarıda kısaca şöyledir:
- Onlar Hakk’ın kölesidir. İyi bilirler ki, Mevla dilerse tutar, dilerse atar. Dilerse muhafaza eder, dilerse etmez.
- Bir damla rahmeti ilahiyeye muhtaç olduklarını bilirler.
- Bildirilmedikçe, bildirilmeyen hiçbir şeyin bilinmeyeceğini bilirler.
- Mevla dilerse bunları dairei saadetine alır ve dairei saadete ancak bunlar alınmışlardır. Bunlar birer hakikat ölçüsüdür. Hareketler buradan anlaşılır. Bu dünyada onların kapısında bulunmaktan daha büyük devlet ne olabilir?