Bir parça arınan ve arasıra ilhama da mazhar olan nefis. Nefsin üçüncü makamı, kişi ibadet, zikir ve riyazetlerin artması, nefisle şiddetli bir mücadeleye girme neticesinde kalp üzerindeki perdelerden birisinin daha kalkması neticesinde ulaşılır, buna “Nefsi Mülhime” denir.
Allah’u Teâlâ nefsin isyan ve itaatini vasıtasız ilham ettiği için bu makamda nefsin adı mülhime olmuştur. Nitekim Kur'an'da : “Sonra da o nefse isyan ve itaati ilham edene yemin ederim” (Şems Suresi,8) buyrulmuştur.
Bir insan buraya kadar kendi ihlâs ve gayreti ile çıkabilirsede, buradan ileriye ancak “Mürşidi Kamil”in kılavuzluğu ile gidilebilir. Bu makamda kalanların bazısı yarı deli, yarı veli dir. Bunlara meczub denir.
Bu mertebede kul, Allâh’ın lutfuyla hayır ve şerri hassas bir sûrette ayırd edebilme ve şehevî duygularının aşırılıklarına direnebilme dirâyetine kavuşur. Kalbi Allâh’tan gâfil kılan her şeyden uzaklaşır. Artık halk nazarındakinden çok, Hak katındaki mevkiinin endîşesiyle dolar. Îmânın hakîkatleri kalbde inkişâf hâlindedir.
Mürşid onu şüphe karanlıklarından kurtarıp tecelli nurlarına çıkarır. Bu makamdaki salikin zikri; ”Hu”,Seyri,”Seyr alellah”dır. Bu makamda kişinin kalbinde hakikat nurları doğduğundan, onları müşahede etmekten dolayı içinde masiva kalmaz. Âlemi, ruhlar âlemidir. Yeri, ruh tur. Hâli, aşktır. Kendisine gelen mânâ marifettir.
Sıfatları; İlim, cömertlik, kanaat, tevazu, sabır, ezaya tahammül, özürleri kabul, güzel zan, hoşgörü. Bu makamda salik, bütün varlıkların âlemlerin Rabbi olan Allah’u Zülcelalin kudret elinin altında olduğunu müşahade ettiğinden, hiçbir mahlûka itirazı olmaz. Seyreder. Nefsi mülhimenin diğer vasıfları da şunlardır. Hayretle şaşkınlığa düşmek, makamlara ermek, kabz ve bastın gelişi, havf ve recânın gidişi, zikrullahı sevmek, güler yüzlülük, hikmetle konuşmak, müşahade ve murakabe.