Zekât düşen malın zekâtı her hangi bir zamanda verilebilir.
Kuvvetli ve en sahih olan görüşe göre, üzerine zekât düşen mal ve paraların zekâtı, o mal ve paranın üzerinden bir sene geçtikten sonra, sene biter bitmez hemen verilmesi icabeder. Özürsüz olarak geciktirmek câiz olmaz, günahtır.
Diğer bir görüşe göre ise, zekâtın verilmesi, zekâtı verilecek şeyin üzerinden bir yıl geçince değil sonra da vermesi uygun olacak şekilde farzdır. Yani sene nihayetinde hemen verilmesi lâzım değildir. Mükellef bunu hayatta bulundukça dilediği zaman verebilir. Eğer zekâtını vermeden ölürse, ancak o zaman günahkâr olur. Fakat bu görüş zayıftır.
Zengin olacak kadar bir mala veya paraya sahip olan kimse, zengin olduğu tarihi, kameri aya göre bir yere yazar. Mesela, 3 Recebde zengin olmuşsa, bir yıl sonra Recebin üçü gelince, yine nisap kadar parası ve ticaret malı varsa zekâtını verir. Ramazan ayını beklemez.
Günü gelmeden zekât vermekte de mahzur yoktur, çok iyi olur. Hatta gelecek birkaç yılın zekâtını önceden vermek de caizdir. Bir kimse, zekâtını yanlış hesap edip, bir altın zekât vermesi gerekirken iki altın hesap etse, fakire verdikten sonra tekrar hesap etse, bir altın vereceğini anlasa, ikinci yıl vereceği zekâtta bu bir altını sonraki yılın zekâtına sayabilir.
Hadis-i şerifte, buyuruldu:
"Zekât vermekte acele ediniz!"(İbni Mace)
Zekât yalnız Ramazan ayında mı verilir?
Her zenginin zekât verme ayı ve günü farklı olur. Ramazan ayını beklemez. Eğer Şevvalın yirmi üçünde zengin olmuşsa, gelecek yılın Şevvalin yirmi üçünde zekât verir. Şevval ayı gelmeden Ramazan ayında verse de olur. Fakat Şevval ayının yirmi üçünde tekrar malını hesap eder. Az vermişse, üstünü tamamlar; çok vermişse, fazla verdiği nafile olur. Yani zekâtı günü gelmeden önce de vermek caizdir. Fakat gününde tekrar hesap etmek gerekir.