Allah’u Zülcelâl, Tahrim Suresi 8’inci ayetinde şöyle buyurur: “Ey mü'münler, Allah'a nasuh tevbesi ile (samimi bir tevbe ile) tevbe ediniz...”
Nasuh: Yapılan hatalardan vazgeçmektir. Bir daha günah işlememeye azm etmek, murad etmek ve gayret etmektir. Nasihat sözcüğü ile ilgili olan nasuh, halislik ve safilik anlamı taşıdığı gibi, söküğü dikmek, yırtığı yamamak suretiyle onarmak anlamına da gelir. “Çok ıslah edici, hiçbir kir bırakmayıcı ve hiçbir gedik, yırtık bırakmayacak şekilde onarıcı” demektir. Nasuh tevbe de günahtan kalpte bir karartı bırakmayacak şekilde hem kalbi temizleme, hem de günahın kalpte açtığı yarayı tedavi etme, iman ve amelde meydana getirdiği açığı kapama olmaktadır.
Tevbe-i Nasuh dört şeyi kendinde toplar:
- Dil ile istiğfar,
- Günahı işleyen aza ile günahı terketmek, pişman olmak,
- Bu günahı bir daha hiç işlemeyeceğine kati olarak karar vermek,
- İnsanı günah işlemeye sevkeden kötü arkadaşlardan uzaklaşmaktır.
Cüneyd-i Bağdadi (r.a) Hazretleri de: “ Tevbenin üç mânâ ve merhalesi vardır: İlk olarak pişmanlık duymak, ikinci olarak yapılan kötü işi tekrar etmemeye azmetmek, üçüncüsü ise yapılan haksızlıkları helal ettirip düşmanlıktan arınmaktır.” diyerek, hakiki tevbenin aslını, nasıl tevbe edilebileceğini ifade buyurmuşlardır.
İnsanlar için felaket şu üç şeydedir: Tevbe ederiz ümidiyle günah işlerler. Daha yaşarız ümidiyle tevbe etmezler. Rahmet ümidiyle tevbe etmeden kalırlar. Bunlar tevbe etmezler.
İnsanlar için felaket şu üç şeydedir: Tevbe ederiz ümidiyle günah işlerler. Daha yaşarız ümidiyle tevbe etmezler. Rahmet ümidiyle tevbe etmeden kalırlar. Bunlar tevbe etmezler.