1.Haram yemediğin gibi, haram yenilen yerde de yememelisin!
Bu temel bir ilkedir. “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, üzerinde içki bulunan bir sofraya oturmasın!” (Tirmizi, Edeb, 43; Ebû Dâvûd, Et’ime, 18)
Hakkın hatrı hiçbir hakka feda edilmez. Her hakkın üzerindedir o.
5 sene önceki hassasiyetlerimiz şimdi yok. Bizi birileri yavaş yavaş günaha alıştırmaya çalışıyor. Allah Teala günah işleyip, pişman olan kulunu seviyor. Ama günah işleyip de, artık vicdanı sızlamıyorsa, asıl tehlike orada başlamıştır.
2. İsraf etmediğin gibi, israf sayılan işleride yapmamalısın!
Kuran israf edenlere ‘şeytanın kardeşleri’ diyor. Örtülerden tutun, kap kacağa kadar neler var şimdi…
Huzeyfetu’l Yemani Medine’den aktarıyor; Oranın valisidir. Medinenin zenginlerinden birisi valiyi yemeğe davet etmiştir. En güzel şekilde sofra kurulmuştur. Daha oturmadan gümüş bardakla su ikram edilir. Onun tepkisi ise şudur;
“Ben bu bardaktan su içmem. Çünkü Allah Rasulü aleyhissalatu vesselam şöyle dedi:
‘Harîr ve dibâc adıyla anılan ipekli kumaşlardan yapılmış elbiseler giymeyiniz. Altın ve gümüş bardaklardan su içmeyiniz. Altın çanak ve tabaklara konan yemekleri yemeyiniz. Bu eşyalar dünyada kâfirlere ait ziynet eşyalarıdır. Ahirette ise bizim ziynet eşyalarımız olacaktır.’ (Müslim, Libâs, 4)
Müslüman kadın-erkek hepimiz için geçerlidir bu hadis, çünkü israftır.
Efendimiz (aleyhisselam)’ın son demlerine ait bir tabloyu Hazreti Ömer bize aktarıyor;
“Mescide vardım. Baktım Efendimiz hasırın üstünde yatıyor. Benim içeri girdiğimi görünce kalktı ve başında yattığı hasırın izleri çıktı. Çok rikkatime dokundu, dedim ki; ‘Ya Resulallah! Başkaları bu kadar rahatın içindeyken sen bu haldesin. Ne olurdu Allah’a dua etseydin de, Cenabı Hak senin içinde bazı şeyler ihsan etseydi…?” Ne dedi Efendimiz;
“İstemez misin Ey Ömer! Dünya onların, ahiret bizim olsun!” Budur Peygamber ufku…
3. Kendin yediğin gibi, başkalarını da mahrum bırakmamalısın!
Şimdi hanımlara misafir gelecek denildiği zaman moralleri bozuluyor. Hanımlar haklı. Niye? Bir misafir eve geleceği zaman 2 gün önceden, 1 günde sonradan zaman ayırması lazım. E 10 kişi misafir geleceği için 3 gününü ayıran hanım tabi misafir gelince üzülecek. Ama bize İstanbul sofralarına değil, Medine sofralarına kavuşsak?
“Ey Ebu Zer! Bir çorba pişirince suyunu çok yap da komşularına da ikram et.” (Müslim, Birr,142)
Abdullah b. Amr rivayet ediyor: Sahabe-i Kiramdan bir zat gelip Allah Resulü’ne şöyle bir sual sorar: “Ey Allah’ın Resulü! İslam’ın hangi hasleti daha hayırlıdır?” Rasulüllah (sas) şöyle cevap verir: “İnsanlara yemek yedirmen ve tanıdık-tanımadık herkese selam vermendir.” Medeniyetin kodlarıdır işte bu ikisi…
“Ey insanlar! Yemek yedirin, aranızda selamı yayın, sıla-i rahimde bulunun, insanların uykuda olduğu gecenin ortalarında kalkıp namaz kılın ve bu şekilde cennete girin.” (Tirmizi, Kıyamet,42)
4. Kibirlenmediğin gibi, mütevazılığıda sofrandan uzak kılmamalısın!
Kibirlenmemeli Müslüman. Mütevazılığı sofralarına da yansıtmalı. Efendimiz hayatı boyunca masada yemek yememiştir. Enes b. Malik diyor ki; “Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem sofra bezi üstünde yere çömelerek yemeğini yerdi.” Böyle yapmasının 2 sebebi var:
1.’si Efendimiz midenin üçte birine müsaade etti. Sofraya çömeldiği an bunun önünü almış oluyor. Bağdaş kurarak yahut dizini çömelterek oturuyor.
2.’si kibre ait hiçbir şey yoktur o oturuşta…
5. Mideni besinle doyurduğun gibi, ruhunuda sohbetle doyurmayı unutmamalısın!
Sofralar muhabbet yerleridir. Oralarda suffanın güzel geleneğinin oluşturulması için sohbetler edilmeli. Sofraların suffayla alakası vardır. İslam Medeniyetinin sofralarında muhabbet var. Böyle olursa, aramızdaki kardeşlik sofralar üzerinden daha çok gelişir.
6. Hanende vahdeti sağlama adına gayret içerisinde olduğun gibi, tefrikaya sofrandada yer vermemelisin.
Kapitalist düzenin bizi perişan ettiği alanlardan birisidir. Günler geçiyor ve biz evimizin bütün fertleriyle bir araya gelemiyoruz sofrada. Bu bir felakettir. Ne olursa olsun iki öğünden birinde ailenin fertleri sofra başında toplanmalıdır, çünkü;
“Sofralardaki vahdet; hanenin vahdetine, hanelerdeki vahdet; İslam toplumunun vahdetine vesile olacaktır!”
İmar edeceğin alanlardan en önemlisi budur. Tüm fertleri bir araya getirmelisin. Bu evinde, sofranın da, imanında, irfanında en büyük bereketidir. Vahşi İbn Harb’ten bir hadis aktaracağım size;
“Efendimiz’e sahabeden bir grup geldi ve şöyle soru sordu;
–“Ya Resulallah! Biz yiyoruz, yiyoruz ama doymuyoruz.” Efendimiz (aleyhisselam);
–“Ayrı ayrı yemek yemenizden dolayı olmasın bu durum?” diyor.
–“Evet ya Resulallah! Vallahi ayrı ayrı yiyoruz.” Efendimiz (aleyhisselam);
–“Öyleyse yemeğinizde toplanın (bir sofra kurarak hep beraber yiyin), yemeğe Allah’ın ismini zikrederek başlayın. Böyle yaparsanız yemeğiniz, hakkınızda mübarek kılınır.” (Ebû Davud,Et’ime, 15; İbn Mace, Et’ime, 17)
“İki kişinin yemeği, üç kişiye; üç kişinin yemeği dört kişiye yeter!”
7. Sofraya otururken nezafete dikkat ettiğin gibi, kalkarken de bunu yapmayı ihmal etmemelisin!
Nezafet nedir? Temizliktir. Sofraya otururken de, kalkarken de…
Selman-ı Farisi (radıyallahu anh) sordu;
-“Ya Resulallah! Ben Tevratta okudum: ‘Yemeğin bereketi, yemekten önce elleri ve ağzı yıkamaktır.’ yazıyor. Efendimiz eksik o bilgi deyip, ekliyor;
–“Yemeğin bereketi yemekten önce elleri, yemekten sonra da elleri ve ağzı yıkamaktır.” (Tirmizî,Et’ime, 39; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 441)
Eller en çok hastalık üreten şey. Dikkat edilmeli bunlara. Bakın Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ne diyor;
“Şeytan muhakkak ki hassastır, cidden pek hassastır. Kendinizi ondan sakındırın. Kim elinde et kokusu olduğu halde geceler, sonra da kendisine bir fenalık ulaşırsa sakın ha nefsinden başkasını suçlamasın.” (Tirmizi, Et’ime, 48; Ebû Davud, Et’ime, 54)
8. Yemeğe başlarken Allah’ın adını andığın gibi, bitirincede bundan geri durmamalısın!
‘Bismillah’ ile başlayacak, ‘Elhamdülillah’ ile bitireceksin. Ola ki unuttun; nerede aklına gelirse gelsin; ‘Bismillahi fi evveli ve ahiri’ diyeceksin. (Başında da sonunda da ‘Bismillah’)
“Kişi evine girerken ve yemek yerken besmele çekerse, şeytan adamlarına: “Burada ne geceleyebilir ne de yemek yiyebilirsiniz” der. Eğer o kimse eve girerken besmele çekmezse, şeytan adamlarına: “Geceyi geçirecek bir yer buldunuz” der. O şahıs yemek yerken besmele çekmezse, şeytan kendi adamlarına: “Hem barınacak yer hem de yiyecek yemek buldunuz” der.” (Müslim, Eşribe, 103; Ebû Dâvûd, Et`ime, 15; İbn Mâce, Duâ, 19)
Bir gün sofra kuruldu. Efendimiz (aleyhisselam) daha sofraya oturmadan bir küçük kız sanki arkadan biri iteklercesine sofraya koşuyor. Tam sofraya varacağı anda o kızın elini tuttu. Bir bedevi de aynı şekilde gelirken Efendimiz onunda kolundan tuttu ve dedi ki;
“Şeytan besmele çekilmeden başlanan bir yemeğe katılmayı pek arzu eder. O, şu yemeğe katılmak için bu câriyeyi getirdi. Fakat ben elini tuttum. Bu bedevî sayesinde yemeğe katılmak için onu alıp getirdi; onun da elini tuttum. Nefsimi kudretiyle elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, şeytanın eli, onların eliyle birlikte avucumdaydı.” (Müslim, Eşribe, 102; Ebû Dâvûd,Et`ime, 15)
Bir kardeşimizin evine vardık, yemeğimizi yedik. Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) bize dedi ki;
-“Kardeşinizi mükâfatlandırın!” Şaşırdık. Ve nasıl olacağını sorduk. Efendimiz (aleyhisselam) dedi ki;
–“Kişinin evine girilip yemeği yendi, içeceği içildi mi ev sahibi için dua edilir/edilmesi gerekir. İşte bu onun mükâfatıdır.”