Vakit çıkmadan, namaz kılacak kadar zaman olduğu halde ölen kimse, namazı kılmamışsa sorumlu olmaz. Namazı, vakit girer girmez hemen kılmak farz değildir.
- Beş vakit namazı vaktin hangi kısmında kılmak daha faziletlidir?
Sabah Namazının Faziletli Vakti:
Sabah namazını ortalık ağarıncaya kadar geciktirmek müstehabdır. Bunun ölçüsü: Kılınan namazın iadesi gerektiğinde bunu edâ edecek kadar bir zamanın kalmasıdır. (Et-Tebyyin - Nasburraye / Zeylai : 1/225.) Bu ölçü, hac menasikini yapanların Müzdelife'de Bayramın birinci günü sabah namazı müstesna, yılın her mevsiminde muteberdir. Ancak Müzdelife'de bulunan mü'minler sabah namazını fecir doğunca kılar ve öylece Mina'ya hareket ederler. (El-Muhit / Radiyüddin Sarahsî.)
Resûlullah (asm) Efendimizden bu konuda şu hadis rivayet edilmiş ve sahih kabul edilmiştir:
"Sabah namazını ortalık ağarıncaya kadar geciktirin! Çünkü bunun sevabı daha büyüktür." (Ebû Dâvud - Tirmizî - îbn Mace, Nesâi : Rafi' b, Hudayc'den.)
Ayrıca Davud bin Yezîd El-Evdî'nin babasından yaptığı rivayete göre, El-Evdî'nin babası diyor ki:
"Hazret-i Ali (R.A.) bize sabah namazım kıldırıyordu, namaz bitmeden güneşin doğacağını endişe ediyorduk."
Abdurrahman bin Yezîd ise şöyle nakletmiştir:
«Biz, ortalık ağarınca sabah namazını İbn Mes'ud ile birlikte kılardık.» (Tahavi: Mevakit-i Salât - Nasburraye / Zeylai.)
Öğle Namazının Faziletli Vakti:
Öğle namazı vakit girince, diğer namazlar gibi kılınabilir. Ancak yazın sıcak aylarında onu biraz geciktirmek, kışın kısa ve soğuk günlerinde vakit olunca kılmak müstehabdır. (Mecmau'l-Enhür - Bedayi' - El-Kâfi.)
Öğle namazının yazın çok sıcak aylarında geciktirilmesinin müstehab oluşu, sıkıntıya düşmeden havanın serinlemesini bekleyerek öylece rahat kılınmasına matuftur. Bu ve benzeri nedenleri dışında namazı vaktinde kılmak ve fazla geciktirmemek daha iyidir. Nitekim Resûlullah (asm) Efendimize soruldu:
"Ya Resûlullah! Amellerin hangisi daha iyidir?"
"Namazı ilk vaktinde kılmak." diye cevap vermişlerdir. (Tirmizi – Dare - Kutnî : Abdullah bin Ömer'den.)
Yazın sıcak günlerinde ise ortalığın biraz serinlemeye başlamasına kadar geciktirilmesi hususu şu hadise dayandırılmaktadır:
«Ebû Zerr-i Gıffarî (R.A.) diyor ki: Resûlullah (asm) Efendimizle birlikte bir seferde bulunuyorduk. Müezzin vakit girince ezan okumak istediğinde, Resûlullah (asm) ona:
«Havanın biraz serinlemesine kadar bekle!» buyurdu. Bir süre sonra o yine ezan okumak istediyse de Resûlullah (asm) yine aynı şekilde onu uyardı. Bu ya iki ya da üç defa tekrarlandı; o kadar ki çevremizdeki tepeciklerin gölgesini görmeye başladık. Sonra Resûlullah (asm) Efendimiz şöyle buyurdu:
«Doğrusu sıcaklığın şiddetli, cehennemin kaynayıp hararetinin yükselmesindendir. Sıcaklık, şiddetlenince, öğle namazını havanın serinlemesine kadar geciktirin.» (Buharî - Müslim : Ebû Zer'den).
Burada, şiddetli sıcak, cehennemin kaynayıp yükselen hararetine benzetilerek, oradaki ateşin şiddeti hatırlatılmak istenilmiştir. Allah (C.C.) daha iyisini bilir.)
Öğle namazını sözü edilen mevsimde yalnız başına kılan da, cemaatle edâ eden de aynı müstehab vakte geciktirebilirler. (Şer-i Mecma' / îbn Melek.)
İkindi Namazının Müstehab Vakti:
İkindi namazını, güneşin parlaklığının değişmediği vakte kadar geciktirmek müstehabdır. Bu da daha çok, her şeyin gölgesi -fey-i zeval hariç- iki mislini bulup aştığı vakte rastlar. Buradaki değişiklikten maksat, çoğu fakihlere göre, ışınların parlaklığı değil, güneş cirminin gözle rahatlıkla bakılmayacak kadar parlak bulunmasıdır. (El-Hidâye - Fetavâ-yi Hindiyye.)
Bu konuda Rafi’ bin Hadîs veya Hudaye (R.A.)'den şu rivayet yapılmıştır:
"Biz, Resûlullah (asm) Efendimizle birlikte ikindi namazını kıldıktan sonra deve boğazlayıp onu kısımlara ayırır ve henüz güneş batmadan pişirilen etinden yenilirdi." (Buharî - Müslim : Rafi' bin Hadic'den.)
Bu konuda Rafi' bin Hadîs veya Hudaye (R.A.)'den şu rivayet, nitekim müctehid imamların yukarıda naklettiğimiz görüş ve tespitleri de bu ölçüdedir.
Güneşin cirmi henüz parlaklığını sürdürürken namaza başlanır da namazın bitmesine doğru bu parlaklığını kaybederse, namaz kerahetle kılınmış sayılmaz.
Akşam Namazının Müstehab Vakti:
Genellikle akşam namazını vaktin evvelinde kılmak müstehab sayılmıştır. Çünkü bu konudaki tavsiye anlamındaki hadisler çeşitli rivayet yollarıyla nakledilmiş ve çoğu sahih kabul edilmiştir.
«Ümmetim, akşam namazını (vakit girdiğinde) acele ettiği, yatsı namazını da geciktirdiği sürece hayır üzere olacaktır.» (Ebû Dâvud - Nasburraye / Zeylaî: Hadisün garibün.)
«Ümmetim, akşam namazını, yıldızlar belirgin duruma gelinceye kadar geciktirmediği sürece fıtrat üzere olacaktır.» (İbn Mâce : Abbas bin Abdilmüttalib'den.)
Yatsı Namazının Müstehab Vakti:
Yatsı namazını -yorgun ve uykusuz olmayanların- gecenin üçte birine geciktirmeleri müstehabdır.
Bu konuda yapılan sahih rivayette şöyle buyurulmuştur.
«Ümmetime meşakkat vermemiş olsaydım, her namazda misvak kullanmalarını emreder ve yatsı namazını da gecenin üçte birine geciktirirdim.» (Tirmizi / Taharet bahsinde, Nesâi / Oruç teatisinde.)
Vitir namazını da -uyanacağına güveni olan kimse için- gecenin sonuna geciktirmek müstehabdır. Kendine güveni olmayanın uyumadan önce kılması müstehabdır. (Et-Tebyin - Fetavâ-yi Hindiyye - İbn Abidin.)
Hava Kapalı (Bulutlu) Olduğu Günlerde:
Sabah namazını fecrin iyice aydınlanmasıyla kılma, öğle namazını biraz geciktirerek eda etmek, ikindi namazını vakit girince hemen kılmak ve akşam namazını da biraz geciktirerek kılmak; daha uygun olur. Ne var ki, bu yanlarında dakik saatleri olmayanlar için böyledir.
Vakitleri güneşe göre ayarlayanlar için yukarıda belirttiğimiz husus müstehab sayılmıştır. Çünkü öğleyi zevalden önce, ikindiyi kerahet vaktinde, akşamı güneş batmadan kılma ihtimali olabilir. Günümüzde ise her gün verilen saat ayarı ile vakitleri takvimlere göre belirlemek mümkündür.
Yağmurlu ve karlı havalarda ise, yatsı namazını vakit girince hemen kılmak müstehabdır. Çünkü bu durumda cemaate gitmek -geciktiği takdirde- biraz zorlaşır. (El-Muhit / Radiyüddin Sarahsi.)
(Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/190-193)