Nuzül
Sûre Mekke’de, geliş sırası bakımından Şûrâ’dan sonra, Duhân’dan önce vahyedilmiştir. 45. âyetin Hz. Peygamber’in mi‘racında Kudüs’te Mescid-i Aksâ’da nâzil olduğuna dair bir rivayet varsa da bu, sûrenin Mekkî niteliğini değiştirmez; çünkü tefsirciler hicretten önce nâzil olan bütün sûrelere Mekkî demektedirler.
Konusu
Asıl konu Kur’an-ı Kerîm’in mûcize olma niteliğinden yola çıkarak Hz. Peygamber’in gerçek peygamber, tebliğ ettiği dinin de hak din olduğunu kanıtlamaktır. Bu ana konu çerçevesinde münasebet düştükçe şirkin çelişkilerle dolu bir inanç biçimi olduğuna, daha önce gelip geçmiş milletlerin hak din karşısındaki tavırlarına göre aldıkları sonuca, dünya ve âhiret nimetlerinin mukayesesine, ebedî olanın geçici olana tercih edilmesi gereğine işaret edilmiş, dikkat çekilmiştir.
ZUHRUF SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU
ZUHRUF SURESİ OKUNUŞU
1. | Ha mım |
2. | Vel kitabil mübın |
3. | İnna cealnahü kur'anen arabiyyen lealleküm ta'kılun |
4. | Ve innehu fı ümmil kitabi ledeyna le aliyyün hakım |
5. | E fe nadribü ankümüz zikra safhan en küntüm kavmem müsrifın |
6. | Ve kem erselna min nebiyyin fil evvelın |
7. | Ve ma yet'tıhim min nebiyyin illa kanu bihı yestehziun |
8. | Fe ehlekna eşedde minhüm batşev ve meda meselül evvelın |
9. | Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünne halekahünnel azızül alım |
10. | Ellezı ceale lekümül erda mehdev ve veale leküm fıha sübülel lealleküm tehtedun |
11. | Vellezı nezzele mines semai maem bi kader fe enşarna bihı beldetem meyta kezalike tuhracun |
12. | Vellezı halekal ezvace külleha ve ceale leküm minel fülki vel en'ami ma terkebun |
13. | Li testevu ala zuhurihı sümme tezküru nı'mete rabbiküm izesteveytüm aleyhi ve tekulu sübhanellezı sehhara lena haza ve ma künna lehu mukrinın |
14. | Ve inna ila rabbina le münkalibun |
15. | Ve cealu lehu min ıbadihı cüz'a innel insane le kefurum mübın |
16. | Emittehaze memma yahlüku benativ ve asfaküm bil benın |
17. | Ve iza büşşira ehadühüm bima darabe lir rahmani meselen zalle vechühu müsveddev ve hüze kezıym |
18. | E ve mey yüneşşeü fil hılyeti ve hüve fil hısami ğayrumübın |
19. | Ve cealül melaiketellezıne hüm ıbadür rahmani inasa e şehidu halkahüm setüktebü şehadetühüm ve yüs'elun |
20. | Ve kalu lev şaer rahmanü ma abednahüm ma lehüm bi zalike min ılmin in hüm illa yahrusun |
21. | Em ateynahüm kitabem min kablihı fe hüm bihı müstemsikun |
22. | Bel kalu inna vecedna abaena ala ümmetiv ve inna ala asarihim mühtedun |
23. | Ve kezalike ma erselna min kablike fı karyetim min nezırin illa kale mütrafuha inna vecedna abaena ala ümmetiv ve inna ala asarihim muktedun |
24. | Kale e ve lev ci'tüküm bi ehda mimma vecedtüm aleyhi abaeküm kalu inna bima ürsiltüm bihı kafirun |
25. | Fentekamna mihüm fenzur keyfe kane akıbetül mükezzibın |
26. | Ve iz kale ibrahımü li ebıhi ve kavmihı innenı beraüm mimma ta'büdun |
27. | İllellezı fetaranı fe innehu seyehdın |
28. | Ve cealeha kelimetem bakıyeten fı akıbihı leallehüm yarciun |
29. | Vel metta'tü haülai ve abaehüm hatta caehümül hakku ve rasulüm mübın |
30. | Ve lemma caehümül hakku kalu haza sıhruv ve inna bihı kafirun |
31. | Ve kalu lev la nüzzile hazel kur'anü ala racülim minel karyeteyni azıym |
32. | E hüm yaksimune rahmete rabbik nahnü kasemna beynahüm meıyşetehüm fil hayatid dünya ve rafa'na ba'dahüm fevka ba'dın deracatil li yettehıze ba'duhüm ba'dan suhriyya ve rahmetü rabbike hayrum mimma yecmeun |
33. | Ve lev la ey yekunen nasü ümmetev vahıdetel le cealna li mey yekfüru bir rahmani li büyutihim şükufem min fiddativ ve mearice aleyha yazherun |
34. | Ve li büyutihim ebvabev ve süruran aleyha yettekiun |
35. | Ve zuhrufa ve in küllü zalike lemma metaul haytiod dünya vel ahıratü ınde rabbike lil müttekıyn |
36. | Ve mey ya'şü an zikrir rahmani nükayyıd lehu şeytanen fe hüve lehu karın |
37. | Ve innehüm le yesuddunehüm anis sebıli ve yahsebune ennehüm anis sebıli ve yahsebune ennehüm mühtedun |
38. | Hatta iza caena kale ya leyte beynı ve beyneke bu'del meşrikayni fe bi'sel karın |
39. | Ve ley yenfeakümül yevme iz zalemtüm enneküm fil azabe müşterikun |
40. | E fe ente tüsmius summe ev tehdil umye ve men kane fı dalalim mübın |
41. | Fe imma nezhebenne bike fe inna minhüm müntekımun |
42. | Ev nüriyenne kellezı veadnahüm fe inna aleyhim muktedoirun |
43. | Festemsik billezı uhıye ileyk inneke ala sıratım müstekıym |
44. | Ve innehu lezikrul leke ve li kavmik ve sevfe tüs'elun |
45. | Ves'el men erselna min kablike mir rusülina e cealna min dunir rahmani alihetey yu'bedun |
46. | Ve le kad erselna musa bi ayatina ila fir'avne ve meleihı fe kale inni rasulü rabbil alemın |
47. | Felemma caehüm bi ayatina iza hüm minha yadhakun |
48. | Ve ma nürıhim min ayetin illa hiye ekberu min uhtiha ve ehaznahüm bil azabi leallehüm yarciun |
49. | Ve kalu ya eyyühes sahırud'u lena rabbeke bima ahide ındeke innena le mühtedun |
50. | Felemma keşefna anhümül azabe izahüm yenküsun |
51. | Ve nada fir'avnü fı kamihı kale ya kavmi e leyse lı mülkü mısra ve hazihil enharu tecrı min tahtı e fe la tübsırün |
52. | Em ene hayrum min hazellezı hüve mehınüv ve la yekadü yübın |
53. | Fe lev la ülkıye aleyhi esviratüm min zehebin ev cae meahül melaiketü mukterinın |
54. | Festehaffe kavmehu fe etauh innehüm kanu kavmen fasikıyn |
55. | Felemma asefununtekamna minhüm fe ağraknahüm ecmeıyn |
56. | Fe cealnahüm selefev ve meselel lil ahırın |
57. | Ve lemma duribebnü meryeme meselen iza kavmüke minhü yesıddun |
58. | Ve kalu e alihetüna hayrun em hu ma darabuhü leke illa cedela bel hüm kavmün hasımun |
59. | İn hüve illa abdün en'amna aleyhi ve cealnahü meselel li benı israıl |
60. | Ve lev neşaü le cealna minküm melaiketen fil erdı yahlüfun |
61. | Ve innehu le ılmül lissaati fe la temterunne biha vettebiun haza sıratum müstekıym |
62. | Ve la yesudodennekümüş şeytan innehu leküm adüvvün mübın |
63. | Ve lemma cae ıysa bil beyyinati kale kad ci'tüküm bil hıkmeti ve li übeyyine leküm ba'dallezı tahtelifune fıh fettekullahe ve etıy'un |
64. | İnnellahe hüve rabbı ve rabbüküm fa'büduh haza sıratum müstekıym |
65. | Fahtelefel ahzabü mim beynihim fe veylül lillezıne zalemu min azabi yevmin elım |
66. | Hel yenzurune illes saate en te'tiyehüm bağtetev ve hüm la yeş'urun |
67. | El ehıllaü yevmeizim ba'duhüm li ba'dın adüvvün illel müttekıyn |
68. | Ya ıbadi la havfün aleykümül yevme ve la entüm tanzenun |
69. | Ellezıne amenu bi ayatina ve kanu müslimın |
70. | Üdhulül cennete entüm ve ezvacüküm tuhberun |
71. | Yütafü aleyhim bi sıhafim min zehebiv ve ekvab ve fıha ma teştehıhil enfüsü ve telezzül a'yün ve entüm fıha halidün |
72. | Ve tilkel cennetülletı uristümuha bima küntüm ta'melun |
73. | Leküm fiha fakihetün kesıratüm miha te'külun |
74. | İnnel mücrimıne fı azabi cehenneme halidun |
75. | La yüfetteru anhüm ve hüm fıhi müblisun |
76. | Ve ma zalemnahüm ve lakin kanu hümüz zalimın |
77. | Ve nadev ya malikü li yakdı aleyna rabbük kale inneküm makisun |
78. | Lekad ci'naküm bil hakkı ve lakinne ekseraküm lil hakkı karihun |
79. | Em ebramu emran fe inna mübrimun |
80. | Em yahsebune enna la nesmeu sirrahüm ve necvahüm bela ve rusülüna ledeyhüm yektübun |
81. | Kul in kane lirrahmani veledün fe ene evvelül abidın |
82. | Sübhüne rabbis semavati vel erdı rabbil arşi amma yesıfun |
83. | Fezerhüm yahudu ve yel'abu hatta yülaku yevmehümüllezı yuadun |
84. | Ve hüvellezı fis semai ilahüv ve fil erdı ilah ve hüvel hakımül alım |
85. | Ve tebarakellezı lehu mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve ındehu ılmüs saah ve ileyhi türceun |
86. | Ve la yemliküllezıne yed'une min dunihiş şefaate illa men şehide bil hakkı ve hüm ya'lemun |
87. | Ve lein seeltehüm men halekahüm le yekulünnellahü fe enna yü'fekun |
88. | Ve kıylihı ya rabbi inne haülai kavmül la yü'minun |
89. | Fasfah anhüm ve kul selam fe sevfe ya'lemun |
1. | Hâ Mîm. |
2, 3. | Apaçık Kitab'a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur'an yaptık. |
4. | Şüphesiz o, katımızdaki ana kitapta (Levh-i Mahfuz'da) mevcuttur, çok yücedir, hikmetlerle doludur. |
5. | Haddi aşan bir topluluk oldunuz diye vazgeçip Zikir'le (Kur'an'la) sizi uyarmaktan geri mi duralım? |
6. | Halbuki daha önceki toplumlara da nice peygamberler göndermiştik. |
7. | (Onlar da) kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı. |
8. | Biz, onlardan daha çetinlerini de helak ettik. Öncekilerin örneği geçti! |
9. | Andolsun, onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, mutlaka, "Onları mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen (Allah) yarattı" diyeceklerdir. |
10. | O, yeryüzünü size beşik yapan ve gideceğiniz yere ulaşasınız diye sizin için orada yollar var edendir. |
11. | O gökten bir ölçüye göre yağmur indirendir. Biz onunla ölü araziyi canlandırdık. İşte siz de, böyle diriltileceksiniz. |
12, 13, 14. | O bütün çiftleri yaratan, üzerlerine kurulasınız, sonra da, kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve "Bunu hizmetimize veren Allah'ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz" diyesiniz diye sizin için bindiğiniz gemileri ve hayvanları yaratandır. |
15. | Böyle iken ("melekler Allah'ın kızlarıdır" demek suretiyle) kullarından bir kısmını O'nun parçası saydılar. Şüphesiz insan apaçık bir nankördür. |
16. | Yoksa, Allah, yarattıklarından kendisine kızlar edindi de, oğulları size mi seçip ayırdı? |
17. | Onlardan biri, Rahmân'a örnek kıldığı (isnad ettiği kız çocuğu) ile müjdelendiği zaman, öfkesinden yüzü simsiyah kesilir. |
18. | Süs içerisinde (narin bir biçimde) yetiştirilen ve tartışmada (delilini erkekler gibi) açıklayamayanı mı Allah'a isnad ediyorlar? |
19. | Onlar, Rahmân'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onların yaratılışına şahit mi oldular? Onların (yalan) şahitlikleri yazılacak ve sorgulanacaklardır. |
20. | "Eğer Rahmân dileseydi biz onlara kulluk etmezdik" dediler. Bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar. |
21. | Yoksa bundan önce onlara bir kitap verdik de ona mı sarılıyorlar? |
22. | Hayır! Onlar sadece, "Şüphesiz biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, ve biz onların izlerinden gitmekteyiz" dediler. |
23. | İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki, oranın şımarık zenginleri, "Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de elbette onların izlerinden gitmekteyiz" demiş olmasınlar. |
24. | (Gönderilen uyarıcı,) "Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?" dedi. Onlar, "Biz kesinlikle sizinle gönderilen şeyi inkar ediyoruz" dediler. |
25. | . Biz de onlardan intikam aldık. Yalanlayanların sonu, bak nasıl oldu! |
26. | Hani İbrahim babasına ve kavmine şöyle demişti: "Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım." |
27. | "Ben ancak O, beni yaratana taparım. Şüphesiz O beni doğru yola iletecektir." |
28. | İbrahim bunu, belki dönerler diye, ardından gelecekler arasında kalıcı bir söz yaptı. |
29. | Doğrusu onları (Mekke müşriklerini) ve atalarını kendilerine hak olan Kur'an ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar (dünya nimetlerinden) yararlandırırım. |
30. | Fakat kendilerine Hak gelince, "Bu bir büyüdür, biz onu kesinlikle inkar ediyoruz" dediler. |
31. | "Bu Kur'an iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!" dediler. |
32. | Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için, (çeşitli alanlarda) kimini kimine, derece derece üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri (dünyalık) şeylerden daha hayırlıdır. |
33. | Eğer bütün insanlar (kafirlere verdiğimiz nimetlere bakıp küfürde birleşen) bir tek ümmet olacak olmasalardı, Rahmân'ı inkar edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları merdivenler yapardık. |
34, 35. | Evlerine (gümüşten) kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar ve altın süslemeler yapardık. Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında ahiret ise, O'na karşı gelmekten sakınanlarındır. |
36. | Kim, Rahmân'ın Zikri'ni görmezlikten gelirse biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur. |
37. | Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar. |
38. | Sonunda bize geldiğinde, arkadaşına, "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı! Ne kötü arkadaşmışsın!" der. |
39. | Onlara, "(Bu temenniniz) bugün size asla fayda vermez. Çünkü zulmettiniz. Hepiniz azapta ortaksınız" denir. |
40. | Sağırlara sen mi duyuracaksın; yahut körleri ve apaçık bir sapıklık içinde olanları sen mi doğru yola ileteceksin? |
41. | Ya biz seni (bu dünyadan) alır götürürüz de, onlardan intikam alırız. |
42. | Yahut da, onlara yaptığımız tehdidi sana gösteririz ki, bizim onlara gücümüz yeter. |
43. | Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin. |
44. | Şüphesiz bu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz. |
45. | Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: Rahmân'dan başka kulluk edilecek ilahlar var etmiş miyiz? |
46. | Andolsun, biz Mûsâ'yı mucizelerimizle Firavun'a ve ileri gelen adamlarına göndermiştik de o, "Şüphesiz ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim" demişti. |
47. | (Mûsâ) mucizelerimizi kendilerine getirince, bir de bakmışsın, o mucizelere gülüyorlar! |
48. | Onlara gösterdiğimiz her bir mucize önceki benzerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye, onları azaba uğrattık. |
49. | (Onlar azabı görünce) "Ey büyücü! Sana verdiği söze dayanarak, bizim için Rabbine dua et. Çünkü biz artık doğru yola gireceğiz" dediler. |
50. | Fakat biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın sözlerinden dönüyorlar. |
51. | Firavun kavmine seslenerek dedi ki: "Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?) Hâlâ görmüyor musunuz?" |
52. | "Yoksa ben, şu zavallı, nerede ise maksadını anlatamayacak durumda olan bu adamdan daha hayırlı değil miyim?" |
53. | "(Eğer doğru söylüyorsa) ona altın bilezikler atılmalı, yahut onunla beraber bulunmak üzere melekler gelmeli değil miydi?" |
54. | Firavun kavmini küçük düşürdü (ezdi). Onlar da kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplumdu. |
55. | Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince biz de onlardan öc aldık, hepsini suda boğduk. |
56. | Onları, sonradan gelecek inkârcılara, geçmiş bir ibret ve bir örnek kıldık. |
57. | Meryem oğlu İsa bir örnek olarak anlatılınca bir de ne göresin senin kavmin (seni susturacak bir delil buldukları zannıyla) hemen şamata etmeye başlar. |
58. | "Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa İsa mı?" dediler. Bunu sadece seninle tartışmak için ortaya attılar. Şüphesiz onlar kavgacı bir toplumdur. |
59. | İsa, sadece, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğulları'na örnek kıldığımız bir kuldur. |
60. | Eğer dileseydik, içinizden yeryüzünde sizin yerinize geçecek melekler yaratırdık. |
61. | Şüphesiz o Kıyametin (kopacağının) bir bilgisidir. Artık onun hakkında asla şüphe etmeyin, bana uyun, bu doğru bir yoldur. |
62. | Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır. |
63. | İsa, apaçık mucizeleri getirdiği zaman şöyle demişti: "Ben size hikmeti getirdim ve hakkında ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyle ise, Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin." |
64. | Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin, işte bu doğru bir yoldur. |
65. | Ama aralarından çıkan gruplar ayrılığa düştüler. Elem dolu bir günün azâbından vay o zulmedenlerin haline! |
66. | Onlar (bu tavırlarıyla) ancak, kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini beklemektedirler, halbuki bunun farkında değillerdir. |
67. | O gün Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dostlar birbirine düşman olurlar. |
68, 69. | (Allah şöyle der:) "Ey ayetlerimize inanan ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de." |
70. | "Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz." |
71. | Onlar için altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedî olarak kalacaksınız. |
72. | İşte, bu yapmakta olduklarınıza karşılık size mîras verilen cennettir. |
73. | Orada sizin için bol bol meyve var, onlardan yersiniz. |
74. | Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklardır. |
75. | Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde ümitsizdirler. |
76. | Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendileri zâlim idiler. |
77. | (Görevli meleğe şöyle seslenirler:) "Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin." O da, "Siz hep böyle kalacaksınız" der. |
78. | Andolsun, size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmayanlarsınız. |
79. | Yoksa (gerçeği kabul etmeme konusunda) bir işe kesin karar mı verdiler? Şüphesiz biz de (onları cezalandırmakta) kararlıyız. |
80. | Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz (melekler) yazmaktadırlar. |
81. | (Ey Muhammed!) De ki: "Eğer Rahmân'ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum." |
82. | Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah, onların nitelendirmelerinden uzaktır. |
83. | Bırak onları, tehdit edildikleri güne kavuşana kadar, (batıl inançlarına) dalsınlar ve (dünya hayatlarında) oynayadursunlar. |
84. | O, gökte de ilâh olandır, yerde de ilah olandır. O hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. |
85. | Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin hükümranlığı kendisine ait olan Allah yücedir! Kıyametin bilgisi de yalnız O'nun katındadır ve yalnızca O'na döndürüleceksiniz. |
86. | Onu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şâhitlik edenler şefaat edebilirler. |
87. | Andolsun, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette, "Allah" derler. Öyleyken nasıl döndürülüyorlar? |
88. | Onun (Muhammed'in), "Ya Rabbi!" demesine andolsun ki, şüphesiz bunlar iman etmeyen bir kavimdir. |
89. | Şimdilik sen onları hoş gör ve "size selam olsun" de. Yakında bilecekler. |