Esasen konuya iki açıdan bakılmasında fayda vardır:
Ayetlerden ve Allah’ın isimlerinden yapılan vefklerin (tılsım, tesirli dua, muska) şifalı olduğuna inanıyoruz. Vefkler, belli yazım kuralı olan ve belirli ayatlerin, isimlerin belirli oranlarda yazılarak veya okunarak işlendiği bir (dua) metodudur.
Nitekim, müzelerde tılsımlı gömlek olarak tarif edilen gömleklerde, bu tarz vefkleri görmemiz mümkündür. Yine havas kitabında da bu konular işlenmiştir.
Ancak vefkler konusunda doğruları yanlışlardan ayırmak çok zor olduğu gibi, daima istismara müsait bir konu olmuştur. Bu açıdan konunun uzmanı olmayanların, böyle şeylerle meşgul olumasını asla tavsiye etmiyoruz.
Nasıl ki, tıp ilmini almamış birinin eline neşteri alıp "Ben de ameliyat yapabilirim.", diyerek ameliyat yapması hastanın yaralanmasına, hatta ölmesine neden olduğu gibi, havas ilmine hakim olmayan birinin tedavi maksatlı gelişi güzel bunları kullanması ve yazması da doğru değildir, müdahaleye hakkı yoktur. Büyük bir mesuliyete ve vebale girmiş olur.
Diğer taraftan, vefk, ebced harfleri olarak bilinen, harflerin sayı değerlerinden yola çıkarak, değişik ve çoğu anlaşılmaz şekiller yapılarak duaların rakamlara, geometrik çizim ve biçimlere dökülmesi şeklinde de olabiliyor. Bunu yapan kişiler daha sonra buradan şifa, bir derman ve kurtuluş çaresi ürettiklerini ileri sürüyorlar. İşin ilginç ve endişe veren yönü, vardıkları sonuçları Kur’ân âyetlerine, esmâ-i hünsâya, ledün ilmine, gayb bilgisine, Levh-i Mahfuz gibi ilahi kaynaklara dayandırarak, bir çeşit inandırıcı yaklaşım sergilemeleridir.
“Denize düşen yılana sarılır.” misali, çaresiz kalan insanımız, bu kişilerin kapısını aşındırarak dertlerine çare, hastalıklarına şifa, problemlerine çözüm aramaya koyuluyorlar. Söz yerinde ise bazen “körün değneği kelin kafasına denk geliyor” çok nadir de olsa vefk yapılarak birisinin sıkıntısı hafifliyor, işleri yoluna giriyorsa, olay kulaktan kulağa yayılıyor, dilden dile dolaşıyor, böylece “umut tacirliği” sürgit devam ediyor.
Bir çeşit Hurufilik olan bu yolun, vefkten başka muammâ, remil, fâl, cifr, azâyim ve nucûm gibi daha birçok değişik metotları ve uygulama alanları da vardır. Zaten fal, azayim ve nücum gibi uygulamalar açıkça hadislerde Peygamberimiz Efendimiz (asm) tarafından haram sayılarak yasaklanırken, geriye kalan, buna benzer gizemli, örtülü ve sırlı şeyler de caiz görülmüyor.
Vefk ve benzeri yolları uygulayan kişiler, kendilerine kaynak olarak Kur’ân’da “kesik-tekil harfler” olarak ifade edilebilen “elif lâm mîm”, “kâf hâ yâ ayn sâd” gibi bazı surelerin ilk âyetleri ve ilk harfleri olan “hurûf- u mukataa” harflerini göstererek, bir yerde yaptıkları işlere kutsallık ve manevi dayanak buluyorlar.
Fakat ne yazık ki, bunu da rahatça istismar ediyorlar. Bu açıdan özellikle günümüzde vefkin kullanımına çok dikkat edilmesi gerekiyor. Hem bu işi yapanaların hem de yaptıranların çok hassas olmaları, İslam inancına uygun davranmaları, sebepleri ve sonuçları ancak Allah'tan bilmeleri gerekir.
Ayrıca, manası ve mahiyeti bilinmeyen vefk ve benzeri şekillerin yapılmasını ve kullanımını başta İmam Nevevî, İbn hacer el-Heytemî gibi İslâm uleması caiz görmemişlerdir. Çünkü içinde sihir ve büyü malzemelerinin olması söz konusu olabilir.
Dua Okumak ve Yazıp Üzerimizde Taşımak
İslâm fıkhı âlimleri, zararı gideren şeyleri üçe ayırmışlardır: Birincisi, açlık için ekmek yemek ve susuzluk için su içmek gibi kesin olanlarıdır. İkincisi, tıbbî tedâvilerin bir kısmı gibi muhtemel (maznûn) olanlardır ve üçüncüsü de okuyarak tedâvi gibi, etkisi ihtimalli olanlardır.
Zararı gidereceği kesin olan şeyi kullanmak farz ve onu terketmek haramdır. Muhtemel olanı yapmak iyidir. Ancak onu terketmek haram değildir. Üçüncü türünü yapmak da caizdir. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, İstanbul 1970, IX, 6395 vd.).
Dolayısıyle İslâm'a göre nazar, korku ve benzeri bazı psikolojik hastalıklar için sûre, ayet, hadis ve duaları okumak ve yazıp bir yere asmak caiz kabul edilmiştir.
Her şeyden önce İslâm dini, insan sıhhâtinin korunmasına ve hastalandığı zaman tedâvî görmesine son derece önem vermiştir. Ebu Hureyre, İbn Abbâs ve İbn Mes'ûd'tan rivâyet edildiğine göre, birisi Hz. Peygamber (asm)'in huzuruna gelerek, "Ya Rasûlallah, gerektiğinde tedâvi olalım mı?" diye sormuş. Hz. Peygamber (asm) bu soru üzerine şöyle buyurmuştur:
"Ey Allah'ın kulları tedâvi olunuz. Yüce Allah ihtiyarlığın dışındaki her hastalığın şifâsını da yaratmış." (Buhârî, Tıb, 1; Tirmizî, Tıb, 2)
Ebu Sâîd kanalıyla rivâyet edilen bir hadiste, Hz. Peygamber (asm)'in muavvizeteyn (Felak ve Nas) sûreleri nazil oluncaya kadar, insan ve cinlerin nazarlarından Allah'a sığındığı açıklanmaktadır. (Tirmizî, Tıb, 16; İbn Mace, Tıb, 33).
Hasta olan bir insanın dua etmesi ve okuması câiz olduğu gibi, salih kimselere bunu yaptırmak da câizdir. Hz. Aişe (r.a)'dan şöyle rivâyet edilmiştir:
"Hz. Peygamber (asm) hasta olan akrabalarının üzerine okuyarak sağ eliyle onları sıvazlar ve şöyle derdi:
"Ey Allah'ım, ey insanların Rabb'ı, şu hastalığı götür, şifâ ver, şifâ veren sensin. Senin vereceğin şifâdan başka şifâ yoktur. Hastalığı ortadan kaldıracak bir şifâ ver." (İbn Mace, Tıb, 35, 36).
Bu ve benzeri rivâyetlere göre, okuma ve yazma sûreti ile tedâvî caizdir. Ancak bunun için bazı şartlar vardır. Bu şartları şöyle sıralamamız mümkündür:
1. Okunan ve yazılan şey sûre, ayet, hadis veya manası anlaşılan dua olacak.
2. Manası bilinmeyen bir takım isim, harf, resim ve işâretler kullanılmayacak.
3. Tıbbi tedâvide olduğu gibi, burada da şifâ verenin yalnız Allah olduğuna inanılacak; O'ndan başkasından hiçbir şey umulmayacaktır.
4. Ayırma, iflas ettirmek için bir kişinin kötülüğüne yapılmayacaktır. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, IX/6397).
Dikkat edilecek diğer bir husus da muska yazarken veya yazdırırken, İslâm'a aykırı olan her şeyden uzak durmak gerekir. Ölçü İslâm ve niyet Allah'ın rızası olmalıdır.
Âlimlerin çoğunluğu, okuma veya yazma yolu ile tedâviden ücret almayı câiz görmüş, bunu haram kabul etmemişlerdir. (Tirmizî, Tıb, 20; el-Aynî, Umdetu'l-Kari, V, 647) Ancak bunu istismar etmemek gerekir.
Yukarıdaki şartlara uygun olarak yazılan muskaları kullanmak ve taşımak caizdir, İslâm dini açısından herhangi bir sakıncası yoktur; fakat bu şartlara aykırı olarak yazılan ve taşınan muskalar, kesinlikle yasaklanmış, haram kabul edilmiştir.
Not: Vefk kökünden gelen tevafuk kelimesi vardır.