KURAN’I KERİM TEFSİRİ
ÖMER NASUHİ BİLMEN
Hümeze Suresi Tefsiri, Türkçe Meali ve Açıklaması
Bu mübârek sûre, “El-Kıyâme” sûresinden sonra Mekke-i Mükerreme’de nâzil olmuştur. Dokuz âyet-i kerîme’yi ihtiva etmektedir. Bundan evvelki “Asr” sûresinde mü’mîn, sâlih kullardan başka insanların sapıklıkta bulundukları bildirilmişti. Bu sûre de o sapıkların bâzı vasıflarını bildirdiği için bu iki sûre arasında büyük bir irtibat vardır.
1. Arkadan çekiştiren, gözü ile kaşı ile eğlenen her bir kimsenin vay hâline!
1. Bu mübârek sûre, onunla bununla alay eden ve kendi servetine güvenerek dünyada ebedî bir sûrette yaşayacağını zanneden bir takım kimselerin ne kadar müthiş azaplara mâruz kalacaklarını ihtar buyurmaktadır.
Şöyle ki: (Arkadan çekiştiren) Onun bunun gıyabında kınayan (gözü ile kaşı ile eğlenen) ona buna gizlice işaret yaparak alay edip maskaralıkta bulunan (her kimsenin vay hâline.) o ne kadar zilleti, azabı hak etmiştir.
“Veyl” lâfzı, horluk, zelîllik ve azap demektir.
Kınama ve yerme hususunda kullanılmaktadır. “Hümeze” de onun bunun kusurlarını ardınca söyleyen, haysiyetini kırmak isteyen kimse demektir. “Lümeze” de ayb arayan kınama ve kötülemede bulunan ve göz ile kaş ile işaretler yapan kimsedir.
2. Öyle kimse ki: Bir malı toplamış ve onu tekrar tekrar saymakta bulunmuştur…
2. (Öyle kimse ki) Kendi varlığına güvenmekte bulunmuş ve (bir malı toplamış) cimrilik ederek biriktirmiş (ve onu) o malı haz duymak için (tekrar tekrar saymakta bulunmuştur.)
Yâhut o malı akar, (gelir getiren mal) meta (satılık mal) ve nakit gibi nevîlere ayırmıştır. İşte böyle bir servete gururlanacak başkalarının değerini düşürmeye çalışmak süratini göstermiştir, kendisinin o fâni serveti sâyesinde büyük bir mevki sâhibi olduğunu zannetmiştir.
3. Sanır ki, onu malı, daima yaşatacaktır.
3. O gâfil, servetine aldanan şahıs (Sanır ki: Onu) kendisini o elde etmiş olduğu (malı, dâima yaşatacaktır.) o serveti sâyesinde ölümden kurtulacak, dünyada ebediyen yaşayacaktır. Ölüp de başka bir âleme gitmeyecektir. Ne büyük bir cehâlet!.
4. Yok yok öyle değil, elbette ki: O hutameye atılacaktır.
4. (Yok yok öyle değil…) O şahıs, pek yanlış düşünüyor, onun elindeki malı kendisini dünyada ebedî bir şekilde yaşatacak değildir. (Elbette ki:) o şahıs, bir gün ölecek, sonra da (hutameye atılacaktır.) pek büyük bir cezaya uğramış olacaktır.
5. Hutamenin ne olduğunu sana ne şey bildirdi?
5. (Hutemenin) O pek muazzam, müthiş felâketin (ne olduğunu sana ne şey bildirdi?.) elbette ki: Onu insan daha hayatta iken tamamen bilip takdir edemez, onu insanlar, ancak Cenab-ı Hak’kın bildirmesiyle bilirler.
6. Allah’ın tutuşturulmuş bir ateşidir.
6. Evet.. İşte Hak Teâlâ Hazretleri haber veriyor. Hutame denilen şey: (Allah’ın tutuşturulmuş bir ateşidir.) O cehennem ehli için Allah’ın kudretiyle yaratılmış olan ve ebediyen sönmeyecek bulunan gâyet müthiş bir azap ateşidir.
“Hutame” kelimesi, cehennemin isimlerinden biridir. Lûgatte çok yiyen şefkatsiz bulunan kimse demektir. Kırmak mânâsına olan “Hatm” kelimesinden alınmıştır, “Hatm” kelimesinden alınmıştır. “Mukade” kelimesi de yakılmış, tutuşturulmuş mânâsınadır.
7. Öyle ki: Yüreklerin üzerine yükselecektir.
7. O hutame (Öyle) bir ateştir, (ki: Yüreklerin üzerine yükselecektir.) Yâni: Kalplerin üzerini kaplayarak onları kesip atacak, kahredecektir. Kalpler, cesetlerdeki organların en hassas, en fazla müteessir olanıdır. Artık o kalpler, öyle bir istilâya, bir azaba mâruz kalınca, o kalplerin sâhipleri ne kadar fazla bir azaba, bir cezaya uğramış olacaklardır!. Bu pek korkunç hâl, bir kere düşünülsün!.
8. Şüphe yok ki: Bu, onların üzerlerine kapatılmıştır.
8. (Şüphe yok ki: Bu) Azap ateşi (onların) o azaba uğrayanların (üzerlerine kapatılmıştır.) hepsini de kuşatma alanına almıştır. Artık o ateşten kendilerini kurtarmaya aslâ güç yetiremezler.
9. Uzatılmış sütunlarda bağlı bulunacaklardır.
9. Artık o cehennem ateşine atılmış olanlar, orada (uzatılmış sütunlarda..) bağlı bulunacaklardır. Yâni: Cehennem kapısı, üzerlerine kapatılmış, ayaklarına kelepçeler vurulmuş gibi bir hâlde kalacaklardır. Oradan çıkmaya aslâ kaadir olamayacaklardır.
“Amed” Amudun çoğuludur ki: Direkler demektir. “Memdûd” de uzatılmış, yâni: Cehennemin kapısının önünden sonuna kadar çekilmiştir.
Bu sûrenin iniş sebebi hakkında bir kaç rivâyet vardır. Müfessir mükatile göre “Elvelid Binilmugayre” hakkında nâzil olmuştur. Bu Kureyş’in büyüklerinden olup Peygamber Efendimizin gıyabında kınama ve kötülemeye cür’et etmek alçaklığında bulunurdu. Maamafih bu sûrenin hükmü, umumîdir. O gibi inkârcıların hepsi de böyle pek korkunç bir azaba mâruz kalacakladır.
Hak Teâlâ Hazretleri, o cehennem azabının şiddetini böyle tasvir ve beyan ile insanlığı uyanmaya dâvet buyuruyor. Öyle bir âkıbete uğramamak için güzel itikat ile, sâlih ameller ile vasıflanmasını emr ve tavsiye buyurmuş oluyor. Bu da bütün insanlık hakkında ilâhî bir merhametin tecellisi demektir. O Kerem Sâhibi Yaratıcı cümlemize uyanıklıklar nâsip buyursun, âmin..