Faiz, İslam dinine göre yasaktır. Allahu Teala’nın Kuran-ı Kerim‘de yasakladığı için Faiz haramdır.
Kuran-ı Kerim’de faiz ile ayetler 7 yerde geçmektedir. Bu yazımızda faizin haram oluşu hakkında ayeti kerimeleri ve Hz. Peygamber’in faiz hakkında söylediği hadisleri Faiz Hakkında Ayet ve Hadisler konusu altında bir araya getirdik.
Faiz Hakkında Ayet ve Hadisler
Faizin dini açıdan yasak olduğu açıktır. “Allah, Kuran-ı Kerim’de yasakladığı için Faiz Haramdır.” Tıpkı oruç tutmak veya zekat vermenin farz oluşu gibi, bunun da sebebi “emr-i ilahî”dir.
Faiz Nedir?
Faiz yani Riba sözcüğü arapça olup; ziyade, fazlalık ve faiz demektir.
Sözcüğün kökeninde “mutlak çoğalma” anlamı vardır. Bir fıkıh terimi olarak; bedelli akitlerde taraflardan birisi lehine şart koşulan fazlalığı ifade eder.
Riba cereyan eden şeylerden birisinin peşin, diğerinin veresiye olması halinde miktarlar eşit bile olsa fazlalık hükmen var sayılır. Yüz gram altının 120 gram altınla peşin veya veresiye mübadele edilmesi halinde, 20 gram fazlalık riba olduğu gibi, 100 gram altın peşin verilerek, bedeli olan 100 gram altın bir ay sonra alınmak üzere sarf akdi yapılsa, burada fazlalık hükmen var kabul edilir ve “nesie ribası” meydana gelir.
Riba kelimesi yerine Türkçe’de daha çok “faiz” terimi kullanılır.
Faiz Hakkında Ayetler
Kur’an’da faizle ilgili 7 ayet vardır. Konuyla ilgili ilk ayetin Mekke’de indirilen Rum süresinin 39. ayeti olduğuna dair bilgiler vardır. Kesin yasaklamanın Medine’de indirilen Bakara suresinin 275. ayetten 280. ayete kadar olan ayetlerle yapıldığı bilinmektedir.
Bakara suresi 275. Ayet
الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لاَ يَقُومُونَ إِلاَّ كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا وَأَحَلَّ اللّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا فَمَن جَاءهُ مَوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّهِ فَانتَهَىَ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللّهِ وَمَنْ عَادَ فَأُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ ﴿٢٧٥﴾
Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel mess(messi), zâlike bi ennehum kâlû innemâl bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhul bey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selef(selefe), ve emruhû ilâllâh(ilâllâhi), ve men âde fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah, onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır. (Bakara suresi 275. Ayet)
Ayet ile ilgili Hadis-i Şerif
Avf İbni Malik’ten rivayet edilen bir hadis-i şerifte Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Af olunmayan günahlardan sakınınız… Onlardan biri de faiz yemektir. Her kim faiz yerse kıyamet gününde deli ve çarpılmış olarak gelir.” Daha sonra Efendimiz (s.a.v.) tefsirini yaptığımız ayet-i kerimeyi okumuştur: Faiz yiyenler kabirlerinden ancak Şeytanın çarpmış olduğu, delirmiş bir şahıs gibi kalkarlar. (Taberani)
Ayette geçen : “Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır.” Onların bu sözlerine karşı ayet-i kerimede Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Hâlbuki Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır.”
Bakara suresi 276. Ayet
يَمْحَقُ اللّهُ الْرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ وَاللّهُ لاَ يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ أَثِيمٍ ﴿٢٧٦﴾
Yemhakullâhur ribâ ve yurbîs sadakât(sadakâti), vallâhu lâ yuhıbbu kulle keffârin esîm(esîmin).
Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah, hiçbir günahkâr nankörü sevmez. (Bakara suresi 275. Ayet)
Faizin ahiretteki mahvına gelince, İbni Abbas hazretleri bu konuda şöyle der: “Allah-u Teala, faiz yiyenin ne sadaka, ne cihat, ne hac, ne de sıla-i rahmini yani akraba ziyaretini kabul etmez.” (Hazin tefsiri)
Bakara suresi 277. Ayet
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَآتَوُاْ الزَّكَاةَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿٢٧٧﴾
İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve ekâmûs salâte ve âtevûz zekâte lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır. (Bakara suresi 277. Ayet)
Bakara suresi 278. Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَذَرُواْ مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿٢٧٨﴾
Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe ve zerû mâ bakiye miner ribâ in kuntum mu’minîn(mu’minîne).
Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın. (Bakara suresi 278. Ayet)
İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını kazanmak için verdiğiniz zekata gelince, işte zekatını veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır. (Rum Suresi / 39)
Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz. (Âl-i İmran Suresi /130)
Men edildikleri halde faizi almalarından ve haksız (yollar) ile insanların mallarını yemelerinden dolayı içlerinden inkâra sapanlara acı bir azap hazırladık. (Nisa Suresi /161).
Faiz Hakkında Hadisler
“Rasûlüllah bizi altını parayla veresiye satmaktan nehyetti.” (Buharî, 1993: Büyû 80),
Hz. Ömer anlatıyor: Hz. Peygamber buyurdu ki: “Altın altınla peşin satılmazsa faizdir. Buğday buğdayla peşin satılmazsa faizdir. Kuru hurma kuru hurmayla peşin satılmazsa faizdir”. (Buharî, 1993: Büyû, 54, 74, 76; Müslim, ts.: Müsakat 79; Ebu Dâvud, ts.: Buyu’ 12; İbn Mâce, ts.: Ticaret 50; Malik b Enes, ts.: Buyu’ 38; Tirmizî,2001: Buyu’ 24; Nesâî, 1986: Buyu’ 41).
“Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla,arpa arpayla, hurma hurmayla, tuz tuzla başa baş misliyle, peşin olarak satılır. Kim artırır veya artırılmasını talep ederse faize girmiş olur. Bu işte, alan da veren de aynıdır”(Müslim, ts.: Müsakat 82)
Ebû Hüreyre (r.a.)`den rivâyete göre,: “Rasûlullah (s.a.v.) bir satışta iki satış muamelesini yasaklamıştır.” (Nesâî, Büyü: 73 ,Tırmızı)
NOT: Bu iki satış üç farklı yönde anlamlandırılmıştır.
1-Satıcı alıcıya bu elbiseyi sana peşin on, vadeli yirmi liraya satarım der ve bu iki tekliften biri üzerinde anlaşmaya varmaksızın alıcı ve satıcının birbirinden ayrılmasıyla gerçekleşen alışveriş şeklidir.
2-Şâfii diyor ki: Peygamber (s.a.v.)`in yasakladığı bir satışta iki satışın manası şudur: Satıcının evimi şu fiyata sana satarım köleni bu fiyatla bana satarsan gibi veya kölen benim mülküm olduğunda evim de senin mülkün olsun demek gibi. Bu tür alışverişler malın değer ve kıymeti tespit edilmemiş meçhul alışverişler durumundadır.
3-Ebu Dâvud’un Ebu Hureyre (r.a)’den rivayet ettiği bir hadiste de şöyle buyurulur: “Kim bir satış içinde iki satış yaparsa satıcı için ya bu iki fiyattan az olanı, yahut da faiz vardır.”Bu son hadise göre iki satışın biri peşin diğeri vade farklı satıştır.
“Însanlar dinar ve dirhemlerin peşine düşer, iyne satışı yapar, hayvancılık yapar ve Allah yolunda cihadı terk ederlerse, Allah onlara bir belâ indirir ve bu belâyı yeniden dinlerine dönünceye kadar da kaldırmaz” (Ebû Dâvud, Büyû’, 54; Melâhim,10; Ahmed b. Hanbel, II, 42).
Hz. Peygamber (sav) yaş hurmayı kuru hurma ile değiştirmeyi yasakladı ve “Bu riba’dır, buna müzabene denir” buyurdu. Ancak ariyye satışını bundan istisna etti.
Ariyye bahçe sahibinin ayırdığı bir veya iki hurma ağacıdır. Onların başındaki meyvenin kuruyunca ne kadar olacağını göz kararıyla tahmin eder. Bunun bedelince yaş hurma (satın alıp) yer” (Tirmizi bir başka rivayette şu ilaveyi kaydeder: “Resulullah (sav) yaş üzümü kuru üzümle her meyveyi, meyve cinsinden tahmini karşılığıyla satmayı yasakladı.” Yahya İbnu Said ariyye’yi şöyle açıkladı: “Kişinin ailesine yedirmek maksadıyla birkaç hurma ağacının yaş meyvesini, – miktarını tahmin yoluyla takdir edip – kuru hurma karşılığında satın almasıdır.”)
Kaynak: Buhari, Büyu 83, Şürb 17; Müslim, Büyu 64, (1540); Ebu Davud, Büyu 20, (3363); Tirmizi, Büyu 64, (13
“Rasûlüllah bizi altını parayla veresiye satmaktan nehyetti.” (Buharî, 1993: Büyû 80),
Hz. Ömer anlatıyor: Hz. Peygamber buyurdu ki: “Altın altınla peşin satılmazsa faizdir. Buğday buğdayla peşin satılmazsa faizdir. Kuru hurma kuru hurmayla peşin satılmazsa faizdir”. (Buharî, 1993: Büyû, 54, 74, 76; Müslim, ts.: Müsakat 79; Ebu Dâvud, ts.: Buyu’ 12; İbn Mâce, ts.: Ticaret 50; Malik b Enes, ts.: Buyu’ 38; Tirmizî,2001: Buyu’ 24; Nesâî, 1986: Buyu’ 41).
“Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla,arpa arpayla, hurma hurmayla, tuz tuzla başa baş misliyle, peşin olarak satılır. Kim artırır veya artırılmasını talep ederse faize girmiş olur. Bu işte, alan da veren de aynıdır”(Müslim, ts.: Müsakat 82)
Ebû Hüreyre (r.a.)`den rivâyete göre,: “Rasûlullah (s.a.v.) bir satışta iki satış muamelesini yasaklamıştır.” (Nesâî, Büyü: 73 ,Tırmızı)
NOT: Bu iki satış üç farklı yönde anlamlandırılmıştır.
1-Satıcı alıcıya bu elbiseyi sana peşin on, vadeli yirmi liraya satarım der ve bu iki tekliften biri üzerinde anlaşmaya varmaksızın alıcı ve satıcının birbirinden ayrılmasıyla gerçekleşen alışveriş şeklidir.
2-Şâfii diyor ki: Peygamber (s.a.v.)`in yasakladığı bir satışta iki satışın manası şudur: Satıcının evimi şu fiyata sana satarım köleni bu fiyatla bana satarsan gibi veya kölen benim mülküm olduğunda evim de senin mülkün olsun demek gibi. Bu tür alışverişler malın değer ve kıymeti tespit edilmemiş meçhul alışverişler durumundadır.
3-Ebu Dâvud’un Ebu Hureyre (r.a)’den rivayet ettiği bir hadiste de şöyle buyurulur: “Kim bir satış içinde iki satış yaparsa satıcı için ya bu iki fiyattan az olanı, yahut da faiz vardır.”Bu son hadise göre iki satışın biri peşin diğeri vade farklı satıştır.
“Însanlar dinar ve dirhemlerin peşine düşer, iyne satışı yapar, hayvancılık yapar ve Allah yolunda cihadı terk ederlerse, Allah onlara bir belâ indirir ve bu belâyı yeniden dinlerine dönünceye kadar da kaldırmaz” (Ebû Dâvud, Büyû’, 54; Melâhim,10; Ahmed b. Hanbel, II, 42).
Faiz hakkında ayet ve hadisler
Hz. Peygamber (sav) yaş hurmayı kuru hurma ile değiştirmeyi yasakladı ve “Bu riba’dır, buna müzabene denir” buyurdu. Ancak ariyye satışını bundan istisna etti.
Ariyye bahçe sahibinin ayırdığı bir veya iki hurma ağacıdır. Onların başındaki meyvenin kuruyunca ne kadar olacağını göz kararıyla tahmin eder. Bunun bedelince yaş hurma (satın alıp) yer” (Tirmizi bir başka rivayette şu ilaveyi kaydeder: “Resulullah (sav) yaş üzümü kuru üzümle her meyveyi, meyve cinsinden tahmini karşılığıyla satmayı yasakladı.” Yahya İbnu Said ariyye’yi şöyle açıkladı: “Kişinin ailesine yedirmek maksadıyla birkaç hurma ağacının yaş meyvesini, – miktarını tahmin yoluyla takdir edip – kuru hurma karşılığında satın almasıdır.”)
Kaynak: Buhari, Büyu 83, Şürb 17; Müslim, Büyu 64, (1540); Ebu Davud, Büyu 20, (3363); Tirmizi, Büyu 64, (13
Faiz Hakkında Hadis-i Şerifler
Ebu Said anlatıyor: Hz. Peygamber zamanında bize kötü hurma veriliyordu. Bu çeşitli cins kuru hurmanın bir karışımıydı. Bu kötü hurmanın iki ölçeğini bir ölçek iyi hurma karşılığında satıyorduk.
Bu tarz Hz. Peygamber’e haber verilince: “İki ölçek hurmaya bir ölçek hurma, iki ölçek buğdaya bir ölçek buğday, iki dirheme bir dirhem olmaz.” buyurdu (Buharî, 1993: Büyû, 20; Müslim, ts.: Müsakat 98; Malik b Enes, ts.:Buyu’ 32; Tirmizî, 2001: Buyu’ 23; Nesâî, 1986: Buyu’ 41, 50).
Başka bir rivayette de şöyle denilmektedir;
Bilal-i Habeşî Hz. Peygamber’e bernî hurması (iyi cins bir hurma) getirmişti. O, “Bu nereden?” diye sordu. Bilal-i Habeşî:“Bizde âdi hurma vardı. Hz. Peygamber’in yemesi için, ondan iki ölçek vererek bundan bir ölçek aldık”, dedi.
Bunun üzerine Hz.Peygamber: “Eyvah bu ribanın ta kendisi,eyvah bu ribanın ta kendisi, sakın öyle yapma! Eğer iyi hurma almak istersen elindekini ayrıca sat, sonra onun parasıyla iyi hurma al!” buyurdu (Buharî, 1993: Vekalet 11;Müslim, ts.: Müsakat 96; Nesâî, 1986: Buyu’ 41).
İbn Ebi İshak’tan: “…Hz. Peygamber bize altını gümüşle, gümüşü altınla dilediğimiz şekilde satmamızı emretti” nakledilmiştir. (Buharî, 1993: Büyû 81).
Müslim’in rivayet ettiği ve yukarıda zikrettiğimiz altı mal hadisine ek olarak, Ubade İbn Samit’ten şu ziyade rivayet edilmiştir:
“…Bu çeşitler farklı olduğu taktirde, peşin ise dilediğiniz gibi satın”. Bu hadisi Buharî hariç, beş kitap rivayet etmiştir (Müslim, ts.:Müsakat 81; Ebu Dâvud, ts.: Buyu’ 12; İbn Mâce, ts.: Ticaret 48; Tirmizî, 2001: Buyu’ 23; Nesâî, 1986: Buyu’ 43).
Hz Peygamber’in aşağıdaki hadisiyle bütün standart (mislî) malların mübadelesi de faiz kapsamına alınmıştır:
“Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla, arpa arpayla, hurma hurmayla ve tuz tuzla misli misline, eşit ve peşin şekilde trampa edilir. Farklı cinsler birbiriyle mübadele edilirse, peşin olmak şartıyla dilediğiniz gibi satış yapınız.”
Bu hadisin Tirmizî’deki rivâyetinde şu ilâve vardır:
“Her kim bu şekildeki mübadelede fazla verir veya alırsa şüphesiz ribâ yapmış olur.”
Ebu Said anlatıyor: Hz. Peygamber zamanında bize kötü hurma veriliyordu. Bu çeşitli cins kuru hurmanın bir karışımıydı. Bu kötü hurmanın iki ölçeğini bir ölçek iyi hurma karşılığında satıyorduk.
Bu tarz Hz. Peygamber’e haber verilince: “İki ölçek hurmaya bir ölçek hurma, iki ölçek buğdaya bir ölçek buğday, iki dirheme bir dirhem olmaz.” buyurdu (Buharî, 1993: Büyû, 20; Müslim, ts.: Müsakat 98; Malik b Enes, ts.:Buyu’ 32; Tirmizî, 2001: Buyu’ 23; Nesâî, 1986: Buyu’ 41, 50).
Başka bir rivayette de şöyle denilmektedir;
Bilal-i Habeşî Hz. Peygamber’e bernî hurması (iyi cins bir hurma) getirmişti. O, “Bu nereden?” diye sordu. Bilal-i Habeşî:“Bizde âdi hurma vardı. Hz. Peygamber’in yemesi için, ondan iki ölçek vererek bundan bir ölçek aldık”, dedi.
Bunun üzerine Hz.Peygamber: “Eyvah bu ribanın ta kendisi,eyvah bu ribanın ta kendisi, sakın öyle yapma! Eğer iyi hurma almak istersen elindekini ayrıca sat, sonra onun parasıyla iyi hurma al!” buyurdu (Buharî, 1993: Vekalet 11;Müslim, ts.: Müsakat 96; Nesâî, 1986: Buyu’ 41).
İbn Ebi İshak’tan: “…Hz. Peygamber bize altını gümüşle, gümüşü altınla dilediğimiz şekilde satmamızı emretti” nakledilmiştir. (Buharî, 1993: Büyû 81).
Müslim’in rivayet ettiği ve yukarıda zikrettiğimiz altı mal hadisine ek olarak, Ubade İbn Samit’ten şu ziyade rivayet edilmiştir:
“…Bu çeşitler farklı olduğu taktirde, peşin ise dilediğiniz gibi satın”. Bu hadisi Buharî hariç, beş kitap rivayet etmiştir (Müslim, ts.:Müsakat 81; Ebu Dâvud, ts.: Buyu’ 12; İbn Mâce, ts.: Ticaret 48; Tirmizî, 2001: Buyu’ 23; Nesâî, 1986: Buyu’ 43).
Hz Peygamber’in aşağıdaki hadisiyle bütün standart (mislî) malların mübadelesi de faiz kapsamına alınmıştır:
“Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla, arpa arpayla, hurma hurmayla ve tuz tuzla misli misline, eşit ve peşin şekilde trampa edilir. Farklı cinsler birbiriyle mübadele edilirse, peşin olmak şartıyla dilediğiniz gibi satış yapınız.”
Bu hadisin Tirmizî’deki rivâyetinde şu ilâve vardır:
“Her kim bu şekildeki mübadelede fazla verir veya alırsa şüphesiz ribâ yapmış olur.”
Altının gümüş mukabilinde veresiye satılması
Ebu’l-Minhâl anlatıyor:
Zeyd İbnu Erkam ve el-Berâ İbnu Âzib (radıyallahu anh)’e sarf’tan (yani altınla gümüşü cinsi cinsine satmaktan) sordum. İkisi de şu cevabı verdi:
“Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) altının gümüş mukabilinde veresiye satılmasını yasakladı.”Buhârî Büyû 80 8 Şirket 10 Menakıbu’l-Ensâr 50; Müslim Müsakât 87 (1589); Nesâî Büyû 49 (7 280).
Hz. Peygamber Veda Haccı sırasında Mekke’de faiz yasağı uygulamasını şu ifadelerle bildirmiştir: “Dikkat ediniz! Cahiliye devrinden kalma faizin hepsi kaldırılmıştır. Kaldırdığım faizin ilki, amcam Abbas b. Abdilmuttalib’in faizidir” (Müslim, ts.: Hac, 147; Ebu Davud, ts.: Büyü’, 5).
İbn Mes’ud şöyle bir rivayet nakletmektedir: “Hz. Peygamber ribâyı (fâizi) yiyene de, yedirene de lânet etti” (Müslim, ts.: Müsâkât 25; Ebu Dâvud,ts.: Büyû 4; Tirmizî, 2001: Büyû 2; İbn Mâce, ts.: Ticârât 58).
Ebu Hüreyre’in naklettiği diğer bir rivayet ise şöyledir: “Hz. Peygamber buyurdu ki: “İnsanlar öyle bir devre ulaşacak ki, o zamanda faiz yemeyen kalmayacak. Öyle ki,(doğrudan) yemeyene buharı ( veya tozu)ulaşacak”(Ebu Dâvud, ts.: Büyû 3; Nesâî, 1986: Büyû 2;İbn Mâce, ts.: Ticârât 58).
Ebu’l-Minhâl anlatıyor:
Zeyd İbnu Erkam ve el-Berâ İbnu Âzib (radıyallahu anh)’e sarf’tan (yani altınla gümüşü cinsi cinsine satmaktan) sordum. İkisi de şu cevabı verdi:
“Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) altının gümüş mukabilinde veresiye satılmasını yasakladı.”Buhârî Büyû 80 8 Şirket 10 Menakıbu’l-Ensâr 50; Müslim Müsakât 87 (1589); Nesâî Büyû 49 (7 280).
Hz. Peygamber Veda Haccı sırasında Mekke’de faiz yasağı uygulamasını şu ifadelerle bildirmiştir: “Dikkat ediniz! Cahiliye devrinden kalma faizin hepsi kaldırılmıştır. Kaldırdığım faizin ilki, amcam Abbas b. Abdilmuttalib’in faizidir” (Müslim, ts.: Hac, 147; Ebu Davud, ts.: Büyü’, 5).
İbn Mes’ud şöyle bir rivayet nakletmektedir: “Hz. Peygamber ribâyı (fâizi) yiyene de, yedirene de lânet etti” (Müslim, ts.: Müsâkât 25; Ebu Dâvud,ts.: Büyû 4; Tirmizî, 2001: Büyû 2; İbn Mâce, ts.: Ticârât 58).
Ebu Hüreyre’in naklettiği diğer bir rivayet ise şöyledir: “Hz. Peygamber buyurdu ki: “İnsanlar öyle bir devre ulaşacak ki, o zamanda faiz yemeyen kalmayacak. Öyle ki,(doğrudan) yemeyene buharı ( veya tozu)ulaşacak”(Ebu Dâvud, ts.: Büyû 3; Nesâî, 1986: Büyû 2;İbn Mâce, ts.: Ticârât 58).
“Faiz mahvedici yedi günahtan biridir.”
Hz. Peygamber: “Faiz mahvedici yedi günahtan biridir.” buyurmuştur. Burada faiz şirk, sihir, katillik, yetim malı yeme, savaştan kaçma ve iffetli kadınlara iftira etme suçuyla bir tutulmuştur (Buharî, 1993: Vesaya 23; Müslim, ts.: Hacc 144).
Sınırlandırma açısından tartışmalı olmakla beraber: “Faiz ancak nesiededir (borç ,veresiye).”hadisi de faizin haramlığına delalet eden rivayetlerdendir.
Konuyla ilgili olay Buharî’nin rivayet ettiğine göre olay şöyle gelişmektedir:
Ebu Salih ez-Zeyyat Saıd el-Hudrî’den onun:
“Altın altınla, gümüş gümüşle peşin olarak satılır.” dediğini duyunca ona, İbn Abbas’ın böyle söylemediğini haber verir. Ebu Said el-Hudrî de ez-Zeyyat’a İbn Abbas’a şöyle dediğini anlatır: “Sen bunu Hz. Peygamber’den mi duydun yada Kur’an’dan böyle bir şey mi buldun? diye sorduğunu, İbn Abbas’ında kendisine:“Bunların hiç birini ben söylemedim. Siz Hz. Peygamber’i benden daha iyi bilirsiniz.Ancak Üsame bana, Hz. Peygamber’in ‘Riba ancak nesiededir’ dediğini haber verdi.”demiştir (Buharî, 1993: Buyu’, 79). (Müslim Müsâkât 101 (1596).)
Ancak, faizin sadece nesie faizi olduğu hususunda itirazlar vardır. Bu hadisi rivayet eden İbn Abbas’ın, fazlalık faiziyle ilgili rivayetler kendisine ulaşması üzerine bu görüşünden döndüğünü bildiren bilgiler mevcuttur. (bkz.Razî, 1990: VII, 75). Hatta daha önce İbn Abbas ile aynı görüşte olan İmam Şafiî’nin,Müslim’in rivayet ettiği altı mal hadisini gördükten sonra önceki görüşünden döndüğü bilinmektedir (Şafiî, 1993: III, 25).
Faiz veresiyededir
Üsâme İbnu Zeyd (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm): “Ribâ veresiyededir” buyurdu.(Buhârî Büyû 40; Müslim Büyû 102 (1596); Nesâî Büyû 50 (7 281)
Diğer bir rivayette: “Peşin alış-verişlerde (cinsler farklı ise fazlalık sebebiyle) ribâ olmaz” buyurulmuştur.
İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: “Ben dinarla deve satıyor dinar yerine gümüş alıyordum. Bazanda gümüşle satıyor onun yerine dinar alıyordum. Bu durumu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a arzederek hükmünü sordum. “O andaki (aynı meclisteki) kıymetiyle olunca bunda bir beis yok” buyurdu.”Tirmizî Büyû 24 (1242); Ebu Dâvud Büy û 14 (3354-3355); Nesâî Büyû 50 (7281-282); İbnu Mâce Ticârât 51 (2262).
Ebû Dâvud’un bir rivayetinde şöyle gelmiştir: “…O günün fiyatıyla almanda bir beis yoktur yeter ki aranızda (henüz ödenmeyen) bir miktar olduğu halde birbirinizden ayrılmış olmayasınız.” Ebu Dâvud Büyû 14 (3354 3355).
“En hayırlınız, borcunu en iyi ödeyendir.” (Buharî, 1993: İstikraz 4,6,7,13) hadisini ve örfün bağlayıcılığını dikkate alan İslam Hukukçuları, alacaklı tarafından şart koşulmaksızın ve o yörede böyle bir adet bulunmaksızın, borçlunun, daha fazlasıyla veya daha kalitelisiyle ödemede bulunmasını sakıncalı görmemişlerdir. Yani alacaklı tarafından şart koşulmayan fazlalık faiz sayılmamıştır.(O beldenin ticari hayatında borçların ödenmesinde böyle bir adet bulunsa, bundan dolayı,sözleşme yapmasa da, sanki sözleşme yapılmış gibi, örfen rayiç olan oran üzerinden fazla ödemeyi her iki taraf da umar ve bilirse bu faiz olur)
Hz. Peygamber: “Faiz mahvedici yedi günahtan biridir.” buyurmuştur. Burada faiz şirk, sihir, katillik, yetim malı yeme, savaştan kaçma ve iffetli kadınlara iftira etme suçuyla bir tutulmuştur (Buharî, 1993: Vesaya 23; Müslim, ts.: Hacc 144).
Sınırlandırma açısından tartışmalı olmakla beraber: “Faiz ancak nesiededir (borç ,veresiye).”hadisi de faizin haramlığına delalet eden rivayetlerdendir.
Konuyla ilgili olay Buharî’nin rivayet ettiğine göre olay şöyle gelişmektedir:
Ebu Salih ez-Zeyyat Saıd el-Hudrî’den onun:
“Altın altınla, gümüş gümüşle peşin olarak satılır.” dediğini duyunca ona, İbn Abbas’ın böyle söylemediğini haber verir. Ebu Said el-Hudrî de ez-Zeyyat’a İbn Abbas’a şöyle dediğini anlatır: “Sen bunu Hz. Peygamber’den mi duydun yada Kur’an’dan böyle bir şey mi buldun? diye sorduğunu, İbn Abbas’ında kendisine:“Bunların hiç birini ben söylemedim. Siz Hz. Peygamber’i benden daha iyi bilirsiniz.Ancak Üsame bana, Hz. Peygamber’in ‘Riba ancak nesiededir’ dediğini haber verdi.”demiştir (Buharî, 1993: Buyu’, 79). (Müslim Müsâkât 101 (1596).)
Ancak, faizin sadece nesie faizi olduğu hususunda itirazlar vardır. Bu hadisi rivayet eden İbn Abbas’ın, fazlalık faiziyle ilgili rivayetler kendisine ulaşması üzerine bu görüşünden döndüğünü bildiren bilgiler mevcuttur. (bkz.Razî, 1990: VII, 75). Hatta daha önce İbn Abbas ile aynı görüşte olan İmam Şafiî’nin,Müslim’in rivayet ettiği altı mal hadisini gördükten sonra önceki görüşünden döndüğü bilinmektedir (Şafiî, 1993: III, 25).
Faiz veresiyededir
Üsâme İbnu Zeyd (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm): “Ribâ veresiyededir” buyurdu.(Buhârî Büyû 40; Müslim Büyû 102 (1596); Nesâî Büyû 50 (7 281)
Diğer bir rivayette: “Peşin alış-verişlerde (cinsler farklı ise fazlalık sebebiyle) ribâ olmaz” buyurulmuştur.
İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: “Ben dinarla deve satıyor dinar yerine gümüş alıyordum. Bazanda gümüşle satıyor onun yerine dinar alıyordum. Bu durumu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a arzederek hükmünü sordum. “O andaki (aynı meclisteki) kıymetiyle olunca bunda bir beis yok” buyurdu.”Tirmizî Büyû 24 (1242); Ebu Dâvud Büy û 14 (3354-3355); Nesâî Büyû 50 (7281-282); İbnu Mâce Ticârât 51 (2262).
Ebû Dâvud’un bir rivayetinde şöyle gelmiştir: “…O günün fiyatıyla almanda bir beis yoktur yeter ki aranızda (henüz ödenmeyen) bir miktar olduğu halde birbirinizden ayrılmış olmayasınız.” Ebu Dâvud Büyû 14 (3354 3355).
“En hayırlınız, borcunu en iyi ödeyendir.” (Buharî, 1993: İstikraz 4,6,7,13) hadisini ve örfün bağlayıcılığını dikkate alan İslam Hukukçuları, alacaklı tarafından şart koşulmaksızın ve o yörede böyle bir adet bulunmaksızın, borçlunun, daha fazlasıyla veya daha kalitelisiyle ödemede bulunmasını sakıncalı görmemişlerdir. Yani alacaklı tarafından şart koşulmayan fazlalık faiz sayılmamıştır.(O beldenin ticari hayatında borçların ödenmesinde böyle bir adet bulunsa, bundan dolayı,sözleşme yapmasa da, sanki sözleşme yapılmış gibi, örfen rayiç olan oran üzerinden fazla ödemeyi her iki taraf da umar ve bilirse bu faiz olur)
Borcun Ödenmesi
Ayrıca şu iki olayda borcun güzel ödenmesi tavsiye edilir:
Buhari’nin Sahihinde, Ebu Hureyre’den rivayet ettiği şu hususa gelince: “Bir adam, Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’e alacağını almak için geldi ve onu yanılttı. Bunun üzerine Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in ashabı üzüldüler. Bunun üzerine Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem şöyle dedi “Onu bırakın, hak sahibinin alma hakkı vardır. Onun için bir deve satın alın ve ona verin” Onlar dediler ki; Onun dişinden daha iyisini göremiyoruz. Rasulullah şöyle dedi: “Onu alın, ona verin. Zira sizin hayırlınız, ödemesini güzel yapandır.” Buhari, K. İstikrâd, 2215
Ebu Davud da, Ebu Rafi’den şunu rivayet etti: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem, bir genç deve ödünç aldı. Sonra ona zekâttan bir deve geldi. Bana onu erkenden o adama borcun edası olarak teslim etmemi emretti. Bunun üzerine dedim ki; O deveden daha güzel, iyi, ön ve arka dişleri olanını göremiyorum. Bunun üzerine dedi ki: “Onu ona ver. İnsanların hayırlısı, borcunu en iyi şekilde ödeyendir.” Ebu Davud, K. Buyu’, 2904
Enes’ten şu rivayet edildi: “Bizden kardeşine borç mal/para veren sonra da kendisine hediye verilen adamın durumu soruldu. Bunun üzerine Resulullah şöyle dedi “Sizden birisi borç verdiğinde; sonra kendisine hediye verilir yada hayvana bindirilirse, o hayvana binmesin ve o hediyeyi kabul etmesin. Onunla borç verdiği kişi arasında daha önce geçen bir husus müstesna.” İbn Mace, K. Ahkâm, 2423
Enes’ten Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in şöyle dediği rivayet edildi “Kişi borç para verdiğinde hediye kabul etmesin.” (Buhari, Tarihinde rivayet etti. Şevkanî de onu aktardı.)
Ayrıca şu iki olayda borcun güzel ödenmesi tavsiye edilir:
Buhari’nin Sahihinde, Ebu Hureyre’den rivayet ettiği şu hususa gelince: “Bir adam, Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’e alacağını almak için geldi ve onu yanılttı. Bunun üzerine Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in ashabı üzüldüler. Bunun üzerine Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem şöyle dedi “Onu bırakın, hak sahibinin alma hakkı vardır. Onun için bir deve satın alın ve ona verin” Onlar dediler ki; Onun dişinden daha iyisini göremiyoruz. Rasulullah şöyle dedi: “Onu alın, ona verin. Zira sizin hayırlınız, ödemesini güzel yapandır.” Buhari, K. İstikrâd, 2215
Ebu Davud da, Ebu Rafi’den şunu rivayet etti: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem, bir genç deve ödünç aldı. Sonra ona zekâttan bir deve geldi. Bana onu erkenden o adama borcun edası olarak teslim etmemi emretti. Bunun üzerine dedim ki; O deveden daha güzel, iyi, ön ve arka dişleri olanını göremiyorum. Bunun üzerine dedi ki: “Onu ona ver. İnsanların hayırlısı, borcunu en iyi şekilde ödeyendir.” Ebu Davud, K. Buyu’, 2904
Enes’ten şu rivayet edildi: “Bizden kardeşine borç mal/para veren sonra da kendisine hediye verilen adamın durumu soruldu. Bunun üzerine Resulullah şöyle dedi “Sizden birisi borç verdiğinde; sonra kendisine hediye verilir yada hayvana bindirilirse, o hayvana binmesin ve o hediyeyi kabul etmesin. Onunla borç verdiği kişi arasında daha önce geçen bir husus müstesna.” İbn Mace, K. Ahkâm, 2423
Enes’ten Nebi SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in şöyle dediği rivayet edildi “Kişi borç para verdiğinde hediye kabul etmesin.” (Buhari, Tarihinde rivayet etti. Şevkanî de onu aktardı.)
Ticaret Hakkında Hz. Ali (r.a) Sözleri
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dinin hükümlerini bilmeden ticarete kalkışan kimse defalarca faize bulaşır.”
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah katından “Elif, Lam Mim. İnsanlar “inandık” demekle imtihan edilmeden bırakılıvereceklerini mi sanıyorlar!” ayeti indiğinde anladım ki, Resulullah (s.a.a) aramızdayken bize fitne inmez.
“Ey Allah’ın Resulü! Allah’ın bu ayetle sana haber verdiği fitne nedir?” dedim… Şöyle buyurdu:
“Ey Ali! Bu kavim mallarıyla aldanacak, dinleriyle Rablerine minnet etmeye kalkışacak, rahmetini dileyecek, azabından emin olacak. Haramını yalancı şüpheler ve gaflete düşürücü isteklerle helal kılacaklar. Böylece içkiye nebiz (şıra), rüşvete hediye, faize alışveriş adını takarak helal sayacaklar.” (Nechul Belağa)
Zayıf Kaynaklardaki hadis iddiaları
Abdullah İbn-i Mes’ûd’un Peygamberimize isnat ederek rivâyet etmiş olduğu şu hadiste bu olayın ne kadar çirkin bir iş olduğu şöyle tasvir edilmektedir:
“Faiz yetmiş üç bölümdür. En hafifi bir kişinin annesini nikahlaması (onunla zinâ etmesi) gibidir. En büyüğü ise kişinin müslüman bir adamın ırzına daima leke getirmeye çalışmasıdır.” ( Sahihu’l-Câmî: 3533 .) (Mecmau’z-zevaid, Heysemî)
Yine peygamberimiz Abdullah İbn-i Hanzala’nın Peygamberimize isnat ederek rivâyet etmiş olduğu şu hadiste şöyle buyurulur:
“Kişinin bilerek bir dirhem faiz yemesi otuz altı zinadan daha kötüdür.” (Sahihu’l-Câmî:3375)
Beyhaki, el-Marife’de, Feddâle b. Ubeyde’den şunu tahriç etti: “Menfaat içeren her borç verme, riba çeşitlerinden bir çeşittir.” Beyhaki
Yukarda zikredilen hadisler bütün olarak değerlendirildiğinde şu sonuçlar çıkarılabilir:
İlk olarak, gümüşe karşılık gümüş, arpaya karşılık arpa gibi cinsleri bir olan malların mübadelesidir. Bu tip işlemlerin geçerli olabilmesi için mübadele konusu ticaret eşyasının aynı kaliteden olması ve teslim alma ve teslim etmenin aynı mecliste olması gerekmektedir. Bütün bu durumlara göre: Veresiyenin söz konusu olduğu,mübadele konusu olan şeyin miktarının farklı olduğu, mübadele edilen şeylerden birinin henüz ortada olmayışı gibi hallerde işlem yasaklanmıştır.
İkinci olarak, mübadele konusu her iki eşyanın değişik cinslerden olmasıdır.
Örneğin, gümüşe mukabil altın, arpaya mukabil buğday, paraya mukabil başka şey, iki ölçek nohuda bir ölçek arpa veya fasulye ile mübadele gibi işlemler, teslimin sözleşme mahallinde peşin olarak yapılması şartıyla geçerlidir. Peşin olarak ve mahallinde yapılmamışsa, bugün teslim edilen bir ton buğdaya karşılık bir hafta sonra teslim edilecek bir ton arpa gibi, bu işlem faizli bir işlem olmaktadır.
Üçüncü olarak, faiz aynı cinsten olup, fakat değişik oranlarda yapılan işlemlerde kendini göstermektedir. Bu halde çeşidin daha bir üst kalitesi elde edilmek isteniyorsa,düşük kalitede olan miktar (ör:hurma) , diğer çeşitle ( ör: para veya mısır) mübadele edilir ve elde edilen bu değişik çeşit mal ile üstün kalitede olanı (hurma) tekrar mübadele edilir. Bu durumda faiz tahakkuk etmez.Çünkü mübadele iki ayrı çeşide giren eşya arasında yapılmıştır.
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dinin hükümlerini bilmeden ticarete kalkışan kimse defalarca faize bulaşır.”
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah katından “Elif, Lam Mim. İnsanlar “inandık” demekle imtihan edilmeden bırakılıvereceklerini mi sanıyorlar!” ayeti indiğinde anladım ki, Resulullah (s.a.a) aramızdayken bize fitne inmez.
“Ey Allah’ın Resulü! Allah’ın bu ayetle sana haber verdiği fitne nedir?” dedim… Şöyle buyurdu:
“Ey Ali! Bu kavim mallarıyla aldanacak, dinleriyle Rablerine minnet etmeye kalkışacak, rahmetini dileyecek, azabından emin olacak. Haramını yalancı şüpheler ve gaflete düşürücü isteklerle helal kılacaklar. Böylece içkiye nebiz (şıra), rüşvete hediye, faize alışveriş adını takarak helal sayacaklar.” (Nechul Belağa)
Zayıf Kaynaklardaki hadis iddiaları
Abdullah İbn-i Mes’ûd’un Peygamberimize isnat ederek rivâyet etmiş olduğu şu hadiste bu olayın ne kadar çirkin bir iş olduğu şöyle tasvir edilmektedir:
“Faiz yetmiş üç bölümdür. En hafifi bir kişinin annesini nikahlaması (onunla zinâ etmesi) gibidir. En büyüğü ise kişinin müslüman bir adamın ırzına daima leke getirmeye çalışmasıdır.” ( Sahihu’l-Câmî: 3533 .) (Mecmau’z-zevaid, Heysemî)
Yine peygamberimiz Abdullah İbn-i Hanzala’nın Peygamberimize isnat ederek rivâyet etmiş olduğu şu hadiste şöyle buyurulur:
“Kişinin bilerek bir dirhem faiz yemesi otuz altı zinadan daha kötüdür.” (Sahihu’l-Câmî:3375)
Beyhaki, el-Marife’de, Feddâle b. Ubeyde’den şunu tahriç etti: “Menfaat içeren her borç verme, riba çeşitlerinden bir çeşittir.” Beyhaki
Yukarda zikredilen hadisler bütün olarak değerlendirildiğinde şu sonuçlar çıkarılabilir:
İlk olarak, gümüşe karşılık gümüş, arpaya karşılık arpa gibi cinsleri bir olan malların mübadelesidir. Bu tip işlemlerin geçerli olabilmesi için mübadele konusu ticaret eşyasının aynı kaliteden olması ve teslim alma ve teslim etmenin aynı mecliste olması gerekmektedir. Bütün bu durumlara göre: Veresiyenin söz konusu olduğu,mübadele konusu olan şeyin miktarının farklı olduğu, mübadele edilen şeylerden birinin henüz ortada olmayışı gibi hallerde işlem yasaklanmıştır.
İkinci olarak, mübadele konusu her iki eşyanın değişik cinslerden olmasıdır.
Örneğin, gümüşe mukabil altın, arpaya mukabil buğday, paraya mukabil başka şey, iki ölçek nohuda bir ölçek arpa veya fasulye ile mübadele gibi işlemler, teslimin sözleşme mahallinde peşin olarak yapılması şartıyla geçerlidir. Peşin olarak ve mahallinde yapılmamışsa, bugün teslim edilen bir ton buğdaya karşılık bir hafta sonra teslim edilecek bir ton arpa gibi, bu işlem faizli bir işlem olmaktadır.
Üçüncü olarak, faiz aynı cinsten olup, fakat değişik oranlarda yapılan işlemlerde kendini göstermektedir. Bu halde çeşidin daha bir üst kalitesi elde edilmek isteniyorsa,düşük kalitede olan miktar (ör:hurma) , diğer çeşitle ( ör: para veya mısır) mübadele edilir ve elde edilen bu değişik çeşit mal ile üstün kalitede olanı (hurma) tekrar mübadele edilir. Bu durumda faiz tahakkuk etmez.Çünkü mübadele iki ayrı çeşide giren eşya arasında yapılmıştır.