Allah kelimesinin anlamı nedir? Allah kimdir, nasıl bir varlıktır? Allah’ın özellikleri nelerdir? Allah isminin anlamı, faziletleri ve sırları...
Allah, gördüğümüz görmediğimiz, bildiğimiz bilmediğimiz bütün âlemlerin sâhibi ve mâliki, kâinatın yegâne yaratıcısı, her türlü övgüye ve ibâdete lâyık olan yüceler yücesi Rabbimizin doksan dokuz isminin bütün hususiyetlerini kendinde toplayan en kapsamlı özel adıdır.[1]
Allah Teâlâ; varlığı zorunlu olandır, bütün övgülere lâyık olandır; birdir, tektir, eşsizdir, doğmamıştır, doğurmamıştır. Varlığının başlangıcı ve sonu yoktur. Hiç bir şeye muhtaç değildir. Hiç bir şeye benzemez; hiç bir şey de O’na benzemez. Her türlü kemâl sıfatlarla muttasıftır, her türlü eksikliklerden yücedir.
Allah ism-i celâli, bütün esmâ-i hüsnâ’nın anlamlarını ve husûsiyetlerini kendisinde toplayan, sadece Allah’ın zâtına mahsus bir özel isimdir. Hiçbir varlığa isim olarak verilemez. Arapça da dahil hiç bir dilde herhangi bir kelime “Allah” isminin yerini tutamaz. Bu sebeple hiç bir dile çevrilmez. Zâten özel isimler başka dillere çevrilmeksizin olduğu gibi kullanılır.
Arapçadaki “ilâh” ve “ma’bûd”; farsçadaki “hudâ” ve “yezdan”; Türkçedeki “tanrı” ve “çalab”; ingilizcedeki “god”; fransızcadaki “dieu” vb. çeşitli dillerde tanrıyı ifâde için kullanılan kelimeler hiçbir şekilde “Allah” isminin yerini tutamaz. Allah ism-i celâlinin pek çok özelliğinden birisi şudur: Beş harften oluşan “Allah ( اَللّٰهُ )” isminin başındaki elif atılsa “lillâh ( لِلّٰهِ )” kalır. “Allah için” demektir ve aynı anlam korunur. Birinci “lâm” atılsa “lehû ( لَهُ )” kalır. “O’nun için/Allah için” demektir. Aynı anlam yine korunur. İkinci “lâm” atılsa, “hû ( هُ)” kalır. Hû’nun aslı “hüve ( هُوَ )”dir. “Hüve = O” da, Allah’a işaret eder. Bunların her birisi Kur’ân-ı Kerîm’de geçmektedir.[2]
İSM-İ AZAM NEDİR?
Hz. Peygamber; İsm-i Azam ile dua edildiği takdirde Allah Teâlâ’nın o duayı kabul edeceğini haber vermiş[3], ancak Esmâ-i Hüsnâ’dan hangilerinin İsm-i Azam olduğunu açıkça bildirmemiş, fakat bazı işaretlerde bulunmuştur. Meselâ, şu iki âyette İsm-i Azam’ın bulunduğunu bildirmiştir:[4]
“İlâhınız bir tek Allah’tır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, rahmân’dır, rahîm’dir.” (Bakara, 2/163)
“Elif. Lâm. Mîm. Hayy ve kayyûm olan Allah’tan başka ilâh yoktur.” (Âl-i İmrân, 3/1-2)
Hz. Enes şöyle anlatır:
Resûlullah mescide girdiği bir esnâda bir adam namaz kılmış dua ediyor ve şöyle diyordu:
“Ey Allah’ım, senden başka ilah yoktur, ancak sen varsın, sen bol bol verensin. Ey göklerin ve yerin yoktan var edicisi, ey Celal ve ikram sahibi.” Resûlullah:
“Onun Allah’a ne ile duâ ettiğini biliyor musunuz? O, Allah’a İsm-i Azam ile duâ etmiştir. Bu isimle dua edildiğinde Allah o duayı kabul eder ve bu isimle kendisinden bir şey istendiğinde verir” buyurdu.[5]
Hz. Peygamber; İsm-i Azam ile dua edildiği takdirde Allah Teâlâ’nın o duayı kabul edeceğini haber vermiş[3], ancak Esmâ-i Hüsnâ’dan hangilerinin İsm-i Azam olduğunu açıkça bildirmemiş, fakat bazı işaretlerde bulunmuştur. Meselâ, şu iki âyette İsm-i Azam’ın bulunduğunu bildirmiştir:[4]
“İlâhınız bir tek Allah’tır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, rahmân’dır, rahîm’dir.” (Bakara, 2/163)
“Elif. Lâm. Mîm. Hayy ve kayyûm olan Allah’tan başka ilâh yoktur.” (Âl-i İmrân, 3/1-2)
Hz. Enes şöyle anlatır:
Resûlullah mescide girdiği bir esnâda bir adam namaz kılmış dua ediyor ve şöyle diyordu:
“Ey Allah’ım, senden başka ilah yoktur, ancak sen varsın, sen bol bol verensin. Ey göklerin ve yerin yoktan var edicisi, ey Celal ve ikram sahibi.” Resûlullah:
“Onun Allah’a ne ile duâ ettiğini biliyor musunuz? O, Allah’a İsm-i Azam ile duâ etmiştir. Bu isimle dua edildiğinde Allah o duayı kabul eder ve bu isimle kendisinden bir şey istendiğinde verir” buyurdu.[5]
Allah ism-i celâli, bütün Esmâ-i Hüsnâ’nın anlamlarını kendisinde topladığı için “İsm-i Azam” kabul edilmiştir. Hz. Peygamber’in İsm-i Azam’la ilgili bazı işaretlerinden hareketle İslâm âlimlerinden bazıları İsm-i Azam’la ilgili bir takım görüşler ileri sürmüşlerdir. Bazılarına göre İsm-i Azam, “Allah” ism-i celâlidir. Bazılarına göre, “el-Hayyu’l-Kayyûm”dur. Bazılarına göre, “Zü’l-celâli ve’l-ikrâm”dır. Bazılarına göre, “er-Rahmânu’r-Rahîm”dir. Bazılarına göre, “Lâ ilâhe illallah”tır. Bazılarına göre, “Allâhu lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyu’l-kayyûm”dur.[6]
ALLAH LAFZINDAKİ SIR
Dipnotlar:
[1] Bk. Ebû Dâvûd, Vitr, 23; Tirmizî, Deavât, 64. [2] Tirmizî, Deavât, 109; Ebû Dâvûd, Salât, 358; İbn Mâce, Dua, 27; Nesâî, Sehv, 57. [3] Bk. İzmirli İsmail Hakkı, Yeni İlm-i Kelâm, s. 255; İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, XVII,505; A. Saim Kılavuz, a.g.e., s. 70; Bekir Topaloğlu, Allah İnancı, s. 87-88. [4] Osman Nuri Topbaş, İmândan İhsâna Hak Yolculuğu, İstanbul, 2010, s. 109. [5] Musa Koçar, Mâtürîdî’de Esmâ-i Hüsnâ, s. 48.
Kaynak: Prof. Dr. Mehmet Bulut, Delilleriyle İslam Akaidi, Erkam Yayınları
[1] Bk. Ebû Dâvûd, Vitr, 23; Tirmizî, Deavât, 64. [2] Tirmizî, Deavât, 109; Ebû Dâvûd, Salât, 358; İbn Mâce, Dua, 27; Nesâî, Sehv, 57. [3] Bk. İzmirli İsmail Hakkı, Yeni İlm-i Kelâm, s. 255; İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, XVII,505; A. Saim Kılavuz, a.g.e., s. 70; Bekir Topaloğlu, Allah İnancı, s. 87-88. [4] Osman Nuri Topbaş, İmândan İhsâna Hak Yolculuğu, İstanbul, 2010, s. 109. [5] Musa Koçar, Mâtürîdî’de Esmâ-i Hüsnâ, s. 48.
Kaynak: Prof. Dr. Mehmet Bulut, Delilleriyle İslam Akaidi, Erkam Yayınları