Bir alacağını almış, satacağını da satmış ve Şam'dan Medine’ye doğru hareket etmişti. Epeyce yol almıştı ki, baştan aşağı silahlı bir eşkıya ile karşılaştı. Eşkıya, bu mümin taciri tehdit etti;
Eşkıyâ: "Mallarını şuraya indir, develerini de şu ağaca bağla."
Mümin tâcir: “Mallarım senin olsun, beni bırak gideyim."
Eşkıyâ: "Bugüne kadar soyup da öldürmediğim kimse yok Senin hem mallarını alacağım, hem de canını."
Mümin tâcir: “Madem beni öldürmeye kararlısın, senden son bir talebim var"
Eşkıyâ: “Söyle talebini"
Mümin tâcir: “Ben Müslüman'ım abdest alıp, iki rekât namaz kılayım ondan sonra beni öldür."
Eşkıyâ, izin verir. Tâcir önce abdestini alır, sonra da İki rekât namaz kılar ve ellerini Rabbine açar:
ياَ وَدُودْ ياَ وَدُودْ ، ياَ ذَا الْعَرْشِ الْمَجِيدْ ، ياَ مُبْدِئ ياَ مُعِيدْ ، ياَ فَعَالاٌ لِماَ يُرِيدْ ، أَسْأَلُكَ بِنُورِ وَجْهِكَ الَّذِي مَلأَ أَرْكَانَ عَرْشِكَ ، وَأَسْأَلُكَ بِقُدْرَتِكَ الَّتِي قَدَّرْت َبِهاَ عَلَى جَمِيع خَلْقَكَ ، وَأَسْأَلُكَ بِرَحْمَتِكَ الَّتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ ، لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ ، ياَ مُغِيثْ أَغِثْنِي! ياَ مُغِيثْ أَغِثْنِي! ياَ مُغِيثْ أَغِثْنِي!
“Yâ Vedûd! Yâ Vedûd! Yâ zel-arşil-mecîd! Yâ Mübdî, Ya Mu'îd! Yâ Feâlün limē yürîd! Es’elüke bi-nûri vechikellezî melē erkâne arşike ve es’elüke bi-kudretikelletî gadderte bihē alē cemîu [k]halkake ve es’elüke bi-rahmetikelletî vesiat külle şey’in. Lē ilēhe illē ente. Ya Muğîs, eğisnî! Ya muğîs, eğisnî! Ya muğîs, eğisnî!”
Mümin tâcirin duâsı bitmişti ki, çok garip bir hâdise meydana gelir. Birden beyaz bir at üstünde yeşil elbiseli, elinde de harbe olan bir süvâri peydâ oldu. Eşkıyâ şaşırmış, ne yapacağını bilemez bir durumdaydı. Eşkıyâ, tâciri ve malları unuttu, ortaya çıkan bu süvâriye saldırdı. Süvâri, bir darbe ile eşkıyayı yere düşürdü.
Süvâri, tâcire dönerek: “Öldür bu eşkıyayı" dedi.
Mümin tâcir: "Ben hayatımda kimseyi öldürmedim, insan öldürmeyi hoş görmem. Beni bağışla."dedi.
Sonra süvâri, eşkıyâyı bir darbe ile öldürdü.
Tâcir sordu: “Sen kimsin?"
Süvâri: “Ben üçüncü kat gökte duran bir meleğim. Bu adamı öldürmeyi Allah bana nasip etti. Sen namazından sonra ellerini kaldırıp duaya başladığında, gök kapılarının çalındığını duyduk, öyle şiddetle çalınıyordu ki. Mühim bir hadisenin olduğunu anladık. İkinci defa dua ettiğinde gök kapıları açıldı. 3. defa dua ettiğinde, Allah, Cebrail Aleyhisselam'ı görevlendirdi.
Cebrail Aleyhisselam şöyle dedi:
‘Dua eden falan mümini kim kurtaracak'Ben talep ettim de görevlendirdiler. Ey Allah’ın mümin kulu! İyi bil ki! Senin yaptığın bu duayı kim yaparsa Allah onun sıkıntısını giderir, ona yardım eder.”
Bu hadiseden sonra mümin tâcir, yola koyulur ve Medine'ye varır. Soluğu Resulullah’ın huzurunda alır ve başından geçen olayı anlatır. Taciri dinleyen Peygamber efendimiz, şöyle buyurur:
"Muhakkak ki, Allah sana Esma-ül Hüsna'yı telkin etmiş. O isimlerle Allah’a dua edilirse, istenen verilir."
Rivayet: Enes bin Malik.