İslam ekonomisinin temel ilkelerinin bazıları şöyledir:
Başkalarının Malını Haksız Yollarla almayın!
Bu ilke Kur'an’da Nisa Suresi’nin 29. ayetinde açıkça ifade edilmekle birlikte, pek çok ayette de vurgulanmıştır. İslam ekonomisinin temelini bu ilkenin oluşturduğunu söylemek yanlış olmaz.
İslam ekonomisinin birçok hükmü bu temel ilkeden kaynaklanmaktadır. Hırsızlık, gasp, rüşvet, kumar, hileli alım satımlar, tefecilik, fahiş kâr, aldatma (tağrir) ve belirsizlik (garar) yasakları tamamen bu esasa dayanmaktadır.
Ticaret Helaldir!
Başkalarına haksızlık yapmadan, haram kılınmış yöntemleri kullanmadan ve yasak ürünler satmadan, karşılıklı rızaya dayanan alım satım ve ticari faaliyetlerde bulunmak helaldir. Kur'an ve sünnette meşru yollarla yapılan ticaret helal kılınmış, tavsiye edilmiş ve övülmüştür.
Cuma Suresi’nin 9. ve 10. ayetlerinde açıkça cuma namazı için alışverişin bırakılması emredilmekte, ancak namaz bitince herkesin Allah’ın lütfundan rızkını arayabileceği ifade edilmektedir.
Faizcilik Yasaktır!
Faiz ve faizcilik, İslam’ın en sert ifadelerle reddettiği bir kazanç yöntemidir. Kur'an’ın açık ifadesiyle zulümdür.
Kur'an’da Bakara Suresi’nin 275-280 ayetleri arasında faizcilik konusuna yer verilmiş; faizcilerin “Ha alışveriş ha tefecilik; sonuçta ikisi de kazanç kapısı!” dedikleri beyan edildikten sonra “Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır.” buyrulmuştur.
Aldatmak Yasaktır!
İslam, başkalarına zarar vermeyen insanlar yetiştirmek ister. “Bizi aldatan bizden değildir.” ilkesini öğretir. “Müslüman başkalarının elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.” der. Ticaretin dürüstçe yapılmasını ister.
Mutaffifîn Suresi’nin hemen başında açıkça şu tehdide yer verir:
“Yazıklar olsun, ölçüde ve tartıda hile yapanlara!”
Aynı surenin 6. ayetinde ise bunu yapanların ahiret hesabına inanmadıklarını beyan eder.
İsraf Yasaktır!
Yeryüzü ve içindekiler ile gökyüzü ve barındırdıkları Allah’ındır. İnsanların malik oldukları her şey de Allah’a aittir. İnsanlar Allah’ın kulu, malları Allah’ın mülküdür.
Dolayısıyla insanlara emaneten verilmiş bu malların ihtiyaca göre tüketilmesi esas; müsrifçe heba edilmesi yasaktır.
“Yiyin, için, giyinin ve tasadduk edin! İsraf etmeyin, kibirlenmeyin”(1)
hadisi bu temel ilkeyi çok veciz bir şekilde vurgulamaktadır.
Kumar Yasaktır!
Kumar başkalarını sömürmenin bir aracıdır. Pek çok insan kumar masalarında tüm mallarını, haysiyetlerini ve hatta hayatlarını bırakmıştır. Nice aileler bu illet yüzünden dağılmıştır.
Kazanç sağlamayı adil standartlara oturtmak isteyen İslam dini, başkalarının zaaflarını istismar ederek onların mallarını almanın bir yolu olan kumarı kesin bir şekilde yasaklamıştır:
“Ey müminler! Sarhoş edici her türlü içki, kumar ve şans oyunu, putlar ve fal-kısmet okları şeytan kaynaklı birer pisliktir.”(2)
Garar Yasaktır!
Herhangi bir ticari işlemin temel unsurlarından birisindeki aşırı belirsizlik, işlemi geçersiz kılar. Yapılan bir alışveriş işleminde alınan mal, malın bedeli, vadesi ve türü anlaşmazlığa yol açmayacak derecede bilinmelidir.
Hz. Peygamber (asm) aşırı belirsizlik (garar) içeren alım satımları kesin olarak yasakladığı için bu tür işlemler yapılmamalıdır.(3)
Piyasaya Müdahale Etmemek Asıldır!
Piyasaya müdahale satıcı ya da alıcıya haksızlık doğurabilir. Aldatma ya da karaborsacılık yoksa, fiyatların serbest piyasada oluşmasını sağlamak gerekir.
Hz. Peygamber’in (asm) fiyat artışından yakınan sahabilerine “Fiyatları indirip yükselten Allah Teâlâ’dır.” buyurduğu rivayet edilmiştir.(4)
Bununla birlikte devlet idaresi gerekli gördüğü sektörlerde ve zamanlarda müdahale hakkına her zaman sahiptir.
Zenginleşmek Meşrudur; Ancak Zenginlik Allah Vergisidir!
Mülkün tamamı Allah’a aittir. O dilediğini zenginlikle dilediğini fakirlikle imtihan eder. Zenginliği veren odur. Zenginlerin servetlerine güvenip şımarmamaları, servetlerini Allah’ın rızasına uygun yollarda sarfetmeleri ve Allah’ın kendilerine bol bol verdiği gibi, onların da insanlara bol bol iyilikte bulunmaları istenmiştir.(5)
Servet Stoklanmamalıdır!
Fakirler, yoksullar, düşkünler, açlar, evsizler, yaşlılar, çocuklar, hastalar, sakatlar, işsizler ve yetimler toplumların utanılacak kesimi değil; zenginlerin imtihan vesilesidir. Allah verdikleriyle de vermedikleriyle de insanları dener. Kendi lüksü, israfı ve kibri için servet biriktirenleri tehdit eder:
“Ey Peygamber! Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanları acıklı / elemli bir azapla müjdele!”(6)
Müslüman zenginler zekâtlarını eksiksiz vermeli; kalan servetlerini toplumun da faydasına olacak şekilde yatırıma dönüştürmeli ve lüks harcamalar yerine toplumun alt kesimlerine tasaddukta bulunmalıdır.
Cimrilik Yasaktır!
Cimrilik, kesinlikle bir Müslüman tavrı değildir. Müslüman varlıklıların Allah’ın rızasına uygun yollarla servetlerini muhtaçlara aktarması İslam toplumlarında asıldır.
Başkalarına faydası dokunmayan zenginlik ise hem dünyada hem ahirette büyük sıkıntıdır:
“Allah’ın kendilerine nasip ettiği servete dört elle sarılıp cimrilik edenler, bu zenginliğin kendilerine hayır getireceğini sanmasınlar. Bilakis bu gelip geçici zenginlik onlara çok kötü bir son hazırlayacaktır. Bu dünyada cimrice sarıldıkları mal mülk kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır.”(7)
Yasaklanmamışlar Serbesttir!
İbadetlerde haramlık, muamelatta (beşerî ilişkiler) mubahlık esastır.
Buna göre hiç kimse kendi aklına göre ibadet oluşturamaz. Yine hiç kimse delili olmadıkça yasak koyamaz.
İslam dininde açıkça yasaklanmamış ve diğer yasakların da açıkça ilgasına sebep olmayan hukuki ve ticari tasarruflar yasak kabul edilemez.
Fıkıhta bu “Eşyada aslolan mubahlıktır.” diye ifade edilir.
Yasak, Zaruret ve İhtiyaç Halinde Kısmen Düşer!
İslam insanların yararını gözetir ve zaruret hallerinde yasakları, zaruretin oranına göre kaldırıp emirleri yumuşatır.
İslam pek çok konuda bu ilkeyi geçerli kılmıştır:
Su yoksa teyemmümü, sefer halinde namazları kısaltmayı ve cem etmeyi, oruç tutamayanlara fidye vermeyi ya da orucu ertelemeyi, hacca gidemeyenlere vekil göndermeyi, baskı altında Allah’ı diliyle inkâr etmeyi, açlık halinde haramlardan yemeyi ve ihtiyaç var diye selem sözleşmelerini mubah kılması bunun açık göstergeleridir.
Bununla birlikte bu ilke, “Zaruretler başkasının hakkını ortadan kaldırmaz.” ve “Zaruretler miktarınca takdir olunur.” ilkeleriyle birlikte değerlendirilmelidir.
Kolaylaştırmak Esastır!
Açıkça haram kılınmamış ticari işlemlerde mümkün olduğunca kolaylaştırıcı yorumlar yapmak gerekir. Bu Nebevi bir metottur.
Rivayete göre Hz. Peygamber aleyhissalatü vesselam, Allah tarafından kural konmamış bir konuda iki seçenekle karşı karşıya geldiğinde, bunlardan en kolay olanı tercih ederdi; fakat Allah’ın koyduğu hükümlerin yerine getirilmesi için de herkesten titiz davranırdı.(8)
Bununla birlikte kolaylaştırma dinin temel ilkelerini yozlaştırma ve işlevsiz kılma amacı taşımamalıdır.
Hüküm Amaca Tabidir!
İslam dininde niyet oldukça önemlidir. İnsanların tasarrufları da bir amaca matuftur. Buradan hareketle İslam âlimleri “Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir.” ve “Sözleşmelerde lafızlara değil maksada itibar edilir.” ilkelerini belirlemişlerdir.
Ayrıca “Tarafların zihninde var olan şartlar, sözleşme metninde yazılmış sayılır.” ve “Örfen malum olan, sözleşmede şart gibidir.” kaideleri de söz konusu ilkeyle doğrudan ilişkilidir.
Sonuç olarak İslam dininde meşruiyetin kaynağı Allah Teâlâ’dır; onun haram kıldıkları haram, helal kıldıkları helaldir.
Allah Teâlâ’nın emir ve yasakları ise kullar yararınadır. Ticari işlemlerde haksızlıkların, faizin, belirsizliklerin, kumarın, rüşvetin ve haram ürün satımının yasaklanması insanların faydasınadır.
Arz ettiğimiz bu ilkeler İslam ekonomisinin ruhunu yansıtmakta olup, her Müslümanın özellikle İslami finans konusuyla ilgili olanlar için oldukça önemlidir.(9)
Dipnotlar:
1) Buhari, Libas 1.
2) Maide Suresi, 90.
3) Muvaṭṭa, Buyû, 75; Buhari, Buyû, 61; Müslim, Buyû, 4.
4) Ebu Davud, Buyû, 49; Tirmizî, Buyû, 73.
5) Kasas Suresi, 76-77.
6) Tevbe Suresi, 34.
7) Âl-i İmran Suresi, 180.
8) Buhari, Menakıb, 27; Müslim, Fezail, 20.
9) bk. İshak Emin Aktepe, Sorularla Katılım Bankacılığı, İstanbul 2013, s. 13-17.