Evliliğin ölüm, boşanma veya fesih sebeplerinden biriyle sona ermesi durumunda kadının yeniden evlenebilmesi için beklemek zorunda olduğu süreye “iddet” denir. Neseplerin karışmaması için günümüz beşerî hukuklarında da iddet süreleri konulmuştur. Kocası ölen kadının iddet süresi 4 ay 10 gün,[1] boşanan kadının iddeti, üç hayız ve temizlenme süresi,[2] gebe kadının iddeti ise her durumda doğuma kadardır.[3] Henüz âdet görmeyen kız çocukları ile menopoz dönemindeki kadınların iddeti üç aydır.[4] Hanefîlere göre, kocası kaybolan ve sağ olup olmadığı da bilinemeyen bir kadın, kocasının akranı olan kişiler ölünceye kadar bekler, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre ise 4 yıl bekler ve bundan sonra mahkemeden eşi kayıplık kararı alarak, 4 ay 10 gün ölüm iddeti bekleyerek serbest kalır.[5] 1917 tarihli Osmanlı Hukuk-ı Aile Kararnamesi, bu konuda 127. maddesiyle Mâlikî mezhebinin görüşünü kanunlaştırmıştır. Savaş şartları içinde kaybolmalarda bekleme süresi bir yıldır. Müslüman bir erkekle evli bulunan Hıristiyan veya Yahudi kadını da iddet konusunda Müslüman kadın gibidir. İmam Ebû Hanîfe’ye göre İslâm ülkesinde yaşayan gayri müslimlerin kendi aralarındaki evliliklerinden doğan iddet konusunda, kendi dinlerine göre davranırlar. Hadiste; “Onları kendi dinleri üzere bırakınız” [6] buyurulmuştur.
Dipnotlar: [1] Bakara, 2/234. [2] Bakara, 2/228. [3] Talak, 65/4. [4] Talak, 65/4. [5] İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, IV, 440 vd.; İbn Âbidîn, age, III, 160; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, II, 52. [6] Mevsılî, İhtiyâr, Kahire, ty.; Bilmen, age, II, 384; Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, s. 463, 464.
Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları