İnsan olarak, uzman doktorun kararına uyup ameliyata razı oluyoruz, hatta bütün acılara rağmen memnun oluyor ve teşekkür ediyoruz. Şu halde her şeyin hakiki sahibi olan Allah’ın bizim üzerimizde icra ettiği farklı ameliyatlara bundan daha ziyade razı olmalı, memnun olmalı ve şükretmeliyiz.
Demek ki, Allah’a iman eden kimse, onun sonsuz ilim, hikmet, kudret ve diğer kemal sıfatlarına da iman eder. Allah, kime nasıl bir soru soracağını çok iyi bilir. Bizim bilip bilmediğimiz bu hususa bir etki etmez.
Diğer taraftan, her insanın durumu farklıdır, Allah bu insanların durumuna göre imtihan eder. Birine sıkıntı imtihan iken, diğerine varlık imtihandır. Kimin kazanacağı da belli değildir. Ayrıca eşitlik dediğiniz şey görecelidir, insan organları eşit olmaz, bir ilkokulun 1, 2, 3, 4, gibi sınıflarda bile bütün öğrencilere aynı soru sorulmaz.
Demek ki, farklı seviyelerdeki okullarda farklı imtihan soruları söz konusu olduğu gibi, Allah’ın da kullarının durumuna göre farklı sorular sormasında garipsenecek bir şey yoktur.
Prensip olarak bu dünya imtihanı salonunda bulunan insanların hemen hepsi bir şekilde sıkıntı ve zorluklarla sınava tabi tutuldukları bir gerçektir. İmtihanı hafif geçirenler “kibrit-i ahmer” gibi azdır. Onun da Rabbimizin katında elbette bir hikmeti vardır.
Ayrıca, “Yanlış bir eşitlik anlayışı bariz eşitsizlik doğurur.” şeklinde güzel bir söz vardır.
Bize düşen kadere rıza göstermek, Allah’ın yaptıklarını (sorup hikmetini öğrenme isteği dışında) sorgulamamak, itiraz oklarını atmamak, haddini bilmektir.
“Allah yaptıklarından sorulmaz / sorgulanmaz, fakat insanlar yaptıklarından sorguya çekileceklerdir.” (Enbiya, 21/23)
mealindeki ayette insanların haddini bilmeleri konusunda veciz bir ders verilmiştir.
Özetle, her insan hangi şey ile imtihan ediliyorsa, kendisi hakkında en hayırlı imtihanın o olduğunu bilmeli, diğerlerine verilen imtihanlar olsaydı, kendisi için daha zor olabileceğini düşünmeli ve bunun farkına vararak razı olmalı, memnun olmalı ve şükretmelidir.