Âyet-i kerîmede buyrulur: “Andolsun size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız O’na çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı Raûf ve Rahîm’dir / çok şefkatli ve merhametlidir.” (et-Tevbe, 128)
Cenâb-ı Hak, merhamet ve şefkat sıfatının zirvesini peygamberler için Rasûlullah Efendimizʼde tecellî ettirmiştir. O Rahmet Peygamberi de şöyle buyurmuştur:
“Dikkat edin! Ben hayatımda sizin için bir emniyet vesîlesiyim. Vefât ettiğimde ise, kabrimde: «Yâ Rabbi, ümmetim ümmetim!..» diye ilk Sûr üfleninceye kadar nidâ edeceğim…” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, c. 14, s. 414)
Yani Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, kalben bizimle, yani biz ümmetiyle beraber… Ya biz ne kadar Oʼnunla beraberiz?!.
HERKES O’NUN ŞEFAATİNE MUHTAÇ!
Kıyâmet koptuğunda, dünyaya gelmiş ne kadar insan varsa hepsi düz bir arazide toplanacaktır. Güneş iyice yaklaştırılacak, insanlar kan-ter içinde kalacak, büyük bir sıkıntı ve meşakkate dûçâr olacaktır.
Cenâb-ı Hakk’ın gazabından korkan insanlar dehşet ve korku içinde bulunacaklar. Bu korkunç hâlden kurtulmak isteyen insanlar Hazret-i Âdem’den başlayarak önceki peygamberlere mürâcaat edecekler, onlar da şefaat etmeye en ehil kişinin Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- olduğunu söyleyerek insanları Peygamber Efendimiz’e gönderecekler. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de şefaat edip onları bu dehşetli korkulardan kurtaracaktır.
PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN TEK DERDİ
Ancak kendi ümmetine daha husûsî şefaatleri de olacaktır. Hâsılı âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ömrü boyunca bütün insanlığın selâmeti için âzamî derecede gayret gösterdiği gibi, berzah hayatında ve kıyâmetten sonra da onların ebedî kurtuluşu için duâ ve şefaat edecektir. Yani O, dâimâ insanların, kendilerini yaratan Allâh’a kul olmaları ve O’na yaklaşmaları için gayret sarf etmiştir. O’nun bütün derdi, insanlığın yanlış yollardan dönerek aslını bulması, Yaratıcı’sına itaat ederek ilâhî rahmete nâil olmasıdır.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Din İSLÂM, Erkam Yayınları
Cenâb-ı Hak, merhamet ve şefkat sıfatının zirvesini peygamberler için Rasûlullah Efendimizʼde tecellî ettirmiştir. O Rahmet Peygamberi de şöyle buyurmuştur:
“Dikkat edin! Ben hayatımda sizin için bir emniyet vesîlesiyim. Vefât ettiğimde ise, kabrimde: «Yâ Rabbi, ümmetim ümmetim!..» diye ilk Sûr üfleninceye kadar nidâ edeceğim…” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, c. 14, s. 414)
Yani Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, kalben bizimle, yani biz ümmetiyle beraber… Ya biz ne kadar Oʼnunla beraberiz?!.
HERKES O’NUN ŞEFAATİNE MUHTAÇ!
Kıyâmet koptuğunda, dünyaya gelmiş ne kadar insan varsa hepsi düz bir arazide toplanacaktır. Güneş iyice yaklaştırılacak, insanlar kan-ter içinde kalacak, büyük bir sıkıntı ve meşakkate dûçâr olacaktır.
Cenâb-ı Hakk’ın gazabından korkan insanlar dehşet ve korku içinde bulunacaklar. Bu korkunç hâlden kurtulmak isteyen insanlar Hazret-i Âdem’den başlayarak önceki peygamberlere mürâcaat edecekler, onlar da şefaat etmeye en ehil kişinin Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- olduğunu söyleyerek insanları Peygamber Efendimiz’e gönderecekler. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de şefaat edip onları bu dehşetli korkulardan kurtaracaktır.
PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN TEK DERDİ
Ancak kendi ümmetine daha husûsî şefaatleri de olacaktır. Hâsılı âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ömrü boyunca bütün insanlığın selâmeti için âzamî derecede gayret gösterdiği gibi, berzah hayatında ve kıyâmetten sonra da onların ebedî kurtuluşu için duâ ve şefaat edecektir. Yani O, dâimâ insanların, kendilerini yaratan Allâh’a kul olmaları ve O’na yaklaşmaları için gayret sarf etmiştir. O’nun bütün derdi, insanlığın yanlış yollardan dönerek aslını bulması, Yaratıcı’sına itaat ederek ilâhî rahmete nâil olmasıdır.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Din İSLÂM, Erkam Yayınları