Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre düşman, sel baskını gibi korkulu zamanlarda aşağıda belirtilen şekilde korku namazı kılınması meşrûdur. Ebû Yûsuf’a göre ise bu namaz Hz. Peygamber devrine mahsustur.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Sen aralarında olup onlara namaz kıldıracağın vakit, onlardan bir grup seninle namaza dursun ve silâhlarını da yanlarına alsınlar. Secdeyi tamamladıkları zaman bunlar arkaya geçsinler; namaz kılmamış olan öteki grup gelsin ve seninle namaz kılsınlar, bunlar da silâhlarını yanlarına alsınlar, tedbiri elden bırakmasınlar. Çünkü kâfirler, silâh ve techizatınızı bıraktığınız sırada, sizi gâfil avlayıp baskın yapmak için fırsat kolluyorlar. Yağmurdan güçlük çekerseniz veya hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir günah yoktur. Bununla birlikte korunma tedbirlerinizi alın. Allah, kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.” [1]
Korku Namazının Kılındığı Savaşlar
Hz. Peygamber’in dört yerde korku namazı kıldırdığı nakledilmiştir. Bunlar; “Zatürrika’ ”, “Batn-ı Nahle”, “Usfan” ve “Zîkared” vak’alarıdır. Hz. Peygamber’den sonra Hz. Ali, Ebû Musa el-Eş’arî ve Huzeyfe (r. anhüm) de korku namazı kıldırmışlardır.
KORKU NAMAZI NASIL KILINIR?
Korku namazının kılınış şekli şöyledir: Savaş durumunda olan bir topluluktan bir grup, düşman karşısında durur, bir grup da gelip imama uyar; iki rekâtlı bir namazın ilk rekâtını, üç veya dört rekâtlı bir namazın da ilk iki rekâtını imam ile birlikte kılar; ikinci secdeden veya birinci oturuşta teşehhütten sonra bu grup düşman cephesine gider, diğer grup gelerek imama uyar. Onunla birlikte geri kalan rekâtları kılar ve yeniden düşman karşısına gider. İmam kendi başına selam verir, namazdan çıkar. Birinci grup döner gelir ve namazını kıraatsız olarak tamamlar, selâm verir, düşmana karşı gider. Çünkü bu grup “lâhik” durumundadır. Sonra ikinci grup gelir, namazlarını kıraatla tamamlayıp düşman tarafındaki mevzilerine dönerler. Zira bunlar da “mesbûk” hükmündedir. Gidip gelme güçlüğü varsa, bu kimseler bulundukları yerde de namazlarını tamamlayabilirler.
Bir topluluğun bu şekildeki namazı, muhterem ve faziletli bir imamın arkasında namaz kılmalarını sağlamak içindir. Aksi halde her grubun, başka bir imamın arkasında normal zamandaki gibi namazını kılması daha faziletlidir.
Korku namazının geçerli olması için, imama uyan bu grupların, namaz sırasında düşmanla çatışma hâlinde bulunmamaları, gidip gelirken hayvana binmemeleri ve mevki değiştirmemeleri, kısaca namazla çelişen bir iş yapmamaları gerekir. Aksi halde imam ile kıldıkları namaz bozulur.
Namazın İma ile Kılındığı Durumlar
Savaşın şiddeti artınca, asker vasıtalarından yere inemezse, onların üzerinde, gücü yettiği yöne doğru namazlarını îmâ ile kılarlar. Bu da mümkün olmazsa, namazlarını geri bırakırlar. Nitekim “Hendek Gazvesi” nde öğle, ikindi ve akşam namazları kazaya kalmıştır.
Hanefîler dışındaki çoğunluğa göre, savaşın kızıştığı kılıç savaşında bile namazı îmâ ile kılmak caizdir.[2]
Dipnotlar:
[1] Nisa, 4/102. [2] Bilgi için bk. İbnu’l-Humâm, age, I, 441; Meydânî, age, I, 124; İbn Âbidîn, I, 792; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, I, 327; Zühaylî, age, II, 431 vd.
Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları