Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyete göre Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ her gece, gecenin son üçte biri kaldığı sırada dünyâ semâsına nüzûl eder ve şöyle buyurur: “Bana duâ eden var mı, duâsına icâbet edeyim? İstediğini vereyim. Bana istiğfar eden var mı, onu mağfiret edeyim?” (Buhârî, Teheccüd, 14)
Bu hadîs-i şerîf, gecenin son üçte birinin vakt-i icâbet olduğuna büyük müjdelerle berâber delâlet etmektedir.
“Gece yarısında semânın kapıları açılır ve bir münâdî şöyle seslenir: «Hiç duâ eden var mı, icâbet olunsun, bir şey isteyen var mı verilsin, bir sıkıntıda olan var mı kurtarılsın.» Her hangi bir duâ ile duâ den hiç bir müslüman yoktur ki Allah Teâlâ ona icâbet etmiş olmasın. Ancak şehveti için koşan zinâkâr kadınla ayyaş ve işret ehli müstesnâ.” (İbn Hanbel, IV, 217, III, 34, 43, 94)
“Gecede bir saat vardır. Müslüman bir kulun dünyâ ve âhiret işinden istediği her hangi bir hayır varsa ve duâsı o saate gelirse muhakkak Allah ona dileğini verir. Bu her gece vardır.” (Tirmizî, Vitr, 16; Neseî, Mevâkit, 35)
“Saatlerin efdali gecenin son kısmıdır.” (İbn-i Hanbel, IV, 385)
Üç kişi vardır ki onlar İblis’ten ve askerlerinin şerrinden masûndurlar:
- Gece ve gündüz Allah’ı çok zikredenler,
- Seher vakitlerinde istiğfar edenler,
- Allah’ın haşyetinden ağlayanlar.” (Ali el-Müttakî, XV, 841/43343)
Kaynak: Dualar ve Zikirler, Erkam Yayınları