Anne-baba yoksul düşer veya yaşlanıp çalışamaz durumda olursa, ilgi ve bakım yükümlülüğü çocuklara aittir.
ANNE-BABANIN GEÇİM MASRAFLARI KİME AİTTİR?
Kur’ân’da şöyle buyurulur: “Rabbin ancak kendisine ibadet etmenizi, bir de ana babaya iyilikte bulunmanızı emretti.”[1] “Bana ve ana babana şükret.” [2] “Eğer ana baban, seni hakkında bir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Bununla birlikte, bu dünyada onlarla iyi geçin.” [3]
Ashâb-ı kiramdan birisi, izinsiz olarak oğluna ait bir maldan almıştı. Oğlunun şikâyeti üzerine Allâh’ın elçisi şöyle buyurmuştur: “Sen ve malın babana aitsiniz.” [4] Ancak ana babanın çocuklarının malı üzerindeki bu hakkı, yoksul ve muhtaç duruma düşmeleriyle sınırlandırılmıştır. Çünkü miras âyetleri inince,[5] ana babanın, ölen çocuklarının malları üzerindeki hakları belirlenmiş ve buna bir sınır getirilmiştir. Buna göre ana babanın, çocuklarından nafaka isteyebilmesi için yoksul olmaları gerekir. Aksi durumda geçim masrafları kendi mal ve gelirlerinden karşılanır. Yine nafaka yükümlüsü olacak çocuk ve torunun da bunu vermeye gücünün yetmesi gerekir. Güç yetme ya zengin olmakla veya çalışıp kazanma gücüne sahip olmakla gerçekleşir.
Diğer yandan ana babanın yanında oturan oğlu onların mal varlığından yararlanıyorsa, aile harcamalarını onun yapması gerekir. Onlardan ayrı olan çocuğunun sorumluluğu söz konusu olmaz. Kız çocukları evlenip gidince, ana babaya bakmak zorunluluğu bulunmaz. Yalnız yatalak olan ana babaya evlerine giderek bakmaları gerekirse kocalarının buna izin vermesi gerekir. Aksi halde izinsiz gidip kalmaları durumunda kocanın nafaka yükümlülüğü kalkar. Kadının malî durumu iyi olursa, ihtiyaçlı olan ana-babasına ve yine darda bulunan kendi eş ve çocuklarına iyi bilinen örfe (ma’rûf) göre yardımcı olması, onun ahlâkının güzelliğindendir.
Ana baba sağlıklı olup, çalışmaya gücü yetse bile, yoksul durumda olunca çocuk ve torunlarından geçim desteği alabilir. Bu duruma göre ana baba ve eş dışındaki hısımlar zengin olur veya çalışmaya gücü yeterse kendilerine nafaka yardımı yapmak gerekmez.
Bir erkek yoksul da olsa, ana babasına ve eşine bakmakla yükümlüdür. Bunun dışındaki hısımların geçim masraflarını karşılaması, zengin olması veya çalışıp kazanma gücüne sahip bulunması durumunda gerekli olur.
Câbir’in (r.a.) naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur: “Sizden biriniz yoksul düşerse, önce kendi ihtiyaçlarını karşılasın. Bundan artarsa aile fertlerinin ihtiyaçlarına sarfetsin, yine artarsa diğer hısımlarına harcasın.” [6]
Mâlikîlerde tercih edilen görüşe göre ise, ana baba çalışmaya gücü yetince çocuklarından nafaka isteyemez. Yoksul olan çocuk da, çalışıp kazanma gücüne sahip olsa bile, ana babasına nafaka vermesi gerekmez.[7]
Dipnotlar:
Kur’ân’da şöyle buyurulur: “Rabbin ancak kendisine ibadet etmenizi, bir de ana babaya iyilikte bulunmanızı emretti.”[1] “Bana ve ana babana şükret.” [2] “Eğer ana baban, seni hakkında bir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Bununla birlikte, bu dünyada onlarla iyi geçin.” [3]
Ashâb-ı kiramdan birisi, izinsiz olarak oğluna ait bir maldan almıştı. Oğlunun şikâyeti üzerine Allâh’ın elçisi şöyle buyurmuştur: “Sen ve malın babana aitsiniz.” [4] Ancak ana babanın çocuklarının malı üzerindeki bu hakkı, yoksul ve muhtaç duruma düşmeleriyle sınırlandırılmıştır. Çünkü miras âyetleri inince,[5] ana babanın, ölen çocuklarının malları üzerindeki hakları belirlenmiş ve buna bir sınır getirilmiştir. Buna göre ana babanın, çocuklarından nafaka isteyebilmesi için yoksul olmaları gerekir. Aksi durumda geçim masrafları kendi mal ve gelirlerinden karşılanır. Yine nafaka yükümlüsü olacak çocuk ve torunun da bunu vermeye gücünün yetmesi gerekir. Güç yetme ya zengin olmakla veya çalışıp kazanma gücüne sahip olmakla gerçekleşir.
Diğer yandan ana babanın yanında oturan oğlu onların mal varlığından yararlanıyorsa, aile harcamalarını onun yapması gerekir. Onlardan ayrı olan çocuğunun sorumluluğu söz konusu olmaz. Kız çocukları evlenip gidince, ana babaya bakmak zorunluluğu bulunmaz. Yalnız yatalak olan ana babaya evlerine giderek bakmaları gerekirse kocalarının buna izin vermesi gerekir. Aksi halde izinsiz gidip kalmaları durumunda kocanın nafaka yükümlülüğü kalkar. Kadının malî durumu iyi olursa, ihtiyaçlı olan ana-babasına ve yine darda bulunan kendi eş ve çocuklarına iyi bilinen örfe (ma’rûf) göre yardımcı olması, onun ahlâkının güzelliğindendir.
Ana baba sağlıklı olup, çalışmaya gücü yetse bile, yoksul durumda olunca çocuk ve torunlarından geçim desteği alabilir. Bu duruma göre ana baba ve eş dışındaki hısımlar zengin olur veya çalışmaya gücü yeterse kendilerine nafaka yardımı yapmak gerekmez.
Bir erkek yoksul da olsa, ana babasına ve eşine bakmakla yükümlüdür. Bunun dışındaki hısımların geçim masraflarını karşılaması, zengin olması veya çalışıp kazanma gücüne sahip bulunması durumunda gerekli olur.
Câbir’in (r.a.) naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur: “Sizden biriniz yoksul düşerse, önce kendi ihtiyaçlarını karşılasın. Bundan artarsa aile fertlerinin ihtiyaçlarına sarfetsin, yine artarsa diğer hısımlarına harcasın.” [6]
Mâlikîlerde tercih edilen görüşe göre ise, ana baba çalışmaya gücü yetince çocuklarından nafaka isteyemez. Yoksul olan çocuk da, çalışıp kazanma gücüne sahip olsa bile, ana babasına nafaka vermesi gerekmez.[7]
Dipnotlar:
[1]. İsrâ,17/23. [2]. Lokman, 31/14. [3]. Lokman, 31/15. [4]. Serahsî, Mebsût, V, 322; Kâsânî, Bedâyi’, IV, 30. [5]. bk. Nisâ, 4/12. [6]. Ebû Dâvûd, Itâk, 9; Nesâî, Büyû’, 84; A. İbn Hanbel, III, 205. [7]. bk. Kâsânî, Bedâyi’, IV, 36; İbnü’l-Hümâm, age, III, 347; İbn Âbidîn, age, II, 923; İbn Kudâme, Muğnî, VII, 595.
Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları
Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları