Hz. Peygamber (as) Efendimize: “Hangi sadaka daha faziletlidir?” diye sorulduğunda, “Ramazan ayında verilen sadakadır.” cevabını vermiştir. (Tirmizi, Zekat, 28, no: 663)
Tirmizi, bu rivayetin garip olduğunu belirtmiştir. (Tirmizi, a.y.)
Garip, senet veya metin yönünden tek kalmış yahut benzeri başka raviler tarafından rivayet edilmemiş hadis demektir.
Zekat ve nafile sadakalar Ramazan ayında verilirse, diğer aylara göre daha faziletlidir.
Burada geçen “sadaka” kelimesi, Arapçada farz olan zekat manasına da gelmektedir. Bu sebeple zekatı Ramazan’da vermek daha güzel görülmüştür.
Esasen zekat ne zaman farz olmuşsa o zaman vermek, sadakaya ne zaman ihtiyaç olursa o zaman vermek gerekir. Bu nedenle farz zekatı veya ihtiyaç duyulan sadakayı zamanında vermeyip "Ramazan içinde vereceğim" diye bekletmek doğru olmaz.
Şu halde “En faziletli sadaka Ramazan’da verilendir.” mealindeki hadisi, hem Ramazan’da verilen fıtır sadakası olarak anlamak hem henüz farz olmayan zekatı önceden Ramazan’da vermek hem de farz ve vacip olmayan sadakanın Ramazan’da daha çok yapılmasına teşvik etmek anlamında değerlendirmek mümkündür.
Nitekim “Hz. Peygamber (asm) Efendimiz Ramazan'da insanların en cömerdi idi ve O’nun en cömert olduğu zamanlar da Ramazan’da idi." (Müslim, Fezail, 12, no: 2308)
Ayrıca zekat, fitre ve nafile gibi maddi yardımlar birer sadaka olduğu gibi, nice manevi sadakalar da vardır.
Nitekim hadislerde sadaka kavramının Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya vesile olan her türlü hayırlı söz ve eylemi içine alacak geniş bir kapsamda kullanılmasından, özveri ve yardım duygusu ile yapılabilecek işlerin maddî imkanla sınırlı olmayıp samimiyet ve dürüstlük temeline dayalı her davranışla sevap elde edilebileceği anlaşılmaktadır.
Nitekim hadislerde;
- kişinin kendi ailesinin nafakasını temin etmesi,
- misafirlerine ikramda bulunması,
- eşiyle birleşmesi,
- meyvelerinden başkalarının faydalanacağı ağaç dikmesi,
- kötülüklerle mücadele edip iyilikleri tavsiye etmesi,
- din kardeşine selâm vermesi,
- güzel söz söylemesi,
- güler yüz göstermesi,
- özürlü kişilere yardım etmesi,
- cemaatle namaza katılmak için yürümesi,
- insanlara zarar veren bir nesneyi yoldan kaldırması
gibi nice iyi davranışlar sadaka olarak nitelenmiştir. (Örnekler için bk. Müsned, 5/154, 167, 178; Buhari, Mezalim, 24, Cihad, 72, 128, Sulh, 11, Edeb, 34; Tirmizî, Birr, 36; Ebu Davud, Tetavvu, 12)
Bediüzzaman Hazretleri de "Onlara rızık olarak verdiğimizden bağışta bulunurlar.” (Bakara, 2/3) mealindeki ayette geçen ve şeyler anlamına gelen "ma" ifadesinden, sadakanın sadece mal ile olmadığını, ilimle, söz ve nasihatle de olabileceğini şöyle ifade eder:
“Sadaka nasıl mal ile olur; ilim ile dahi olur, kavl ile fiil ile nasihat ile de oluyor. İşte şu aksâma مِمَّا lafzındaki مَا umumiyetiyle işaret ediyor. Hem şu cümle de bizzat işaret ediyor; çünkü mutlaktır, umumu ifade eder." (bk. Sözler, Yirmi Beşinci Söz)
İlmin sadakası, etrafımızdaki insanları ilmimiz ile hikmete uygun bir şekilde aydınlatmamız şeklindedir. Ticarette sermayenin olması yeterli değildir, bir de o sermayeyi nasıl ve ne şekilde kullanacağımızı bilmemiz gerekir.
İlim sermayesi tek başına kafi değildir, bir de onu iyi kullanabilmek gerekir.
Kavl, insanın güzel konuşma ve insanları hitabeti ile etkileyebilme kabiliyetidir ki, bunun sadakası insanları güzel ve tesirli bir hitabet ile irşad etmektir. Nasıl dessaslar bu kabiliyetleri ile çok insanları yoldan çıkarıyorlar ise, biz de böyle bir kabiliyetimiz varsa, insanları hakka ve doğruya çağırmalıyız.
Fiil, insanın inandığı şeyleri hayata geçirmesi ve yaşamasıdır. Bunun sadakası ise etrafa güzel hayatı ile hüsn-ü misal, rol model, numune Müslüman olmasıdır. Yani dilimizle anlattığımız hakikatleri aynı zamanda halimiz ve fiilimiz ile de izhar ve ilan etmektir.
Nasihat, zaten başlı başına bir sadakadır. İnsanları iyiliğe davet etmek kötülükten sakındırmak en güzel sadakadır.
Nasihat herkese yapılır ve yapılmalıdır, lakin bunu yaparken yerini, zamanını ve yaklaşım tarzını iyi hesap etmek iktiza eder.
Demek ki, her şeyin bir sadakası vardır, bunu her durumda ve her zaman yerine getirmek esas olmalıdır. Ramazan’da ise bunları daha da çok yapmaya gayret etmeliyiz. Böylece Ramazan’ın bereketinden daha çok istifade etmiş oluruz.
İşte “En faziletli sadaka Ramazan’da verilendir.” hadisini bu geniş anlamıyla düşünmek ve her zaman yaptığımız ve yapmaya çalıştığımız sadaka görevlerimizi, Ramazan’da daha çok artırmaya çalışmak şeklinde anlayabiliriz.