“Duanız olmadıktan sonra Rabbim sizi neylesin?” (Furkan Suresi, 77. ayet)
Sonsuz kudret ve merhamet sahibinin kapısında heyecan ve umutla bekleyiştir dua. Kurumuş dudakların, rahmet ve lütuf pınarlarından içmeye iştiyakıdır dua. Karşılıksız, sınırsız verilmiş nimetlere teşekkürdür dua. Dostun dostla, sevenin sevgiliyle muhabbetidir dua. En mahrem sırları Padişahlar Padişahı’na açabilmektir dua.
Dünya gurbetinden gerçek sılaya yöneliştir dua. Seher vakitlerinin kandili, hak yolcusunun menzilidir dua. İslâm olmaktır, mümin olmaktır, özgür olmaktır, kul olmaktır dua… “Ey Rabbim! Senden başka ilah yok. Seni her türlü kusur ve eksiklerden tenzih ederim. Ben, kendine zulmedenlerden oldum.” “Ey Rabbimiz! Hata eder veya unutursak bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Güç yetiremiyeceğimiz şeylerle bizi yükümlü tutma. Bizi affet. Kusurlarımızı bağışla. Bize merhamet et. Sensin bizim mevlamız…”
İnsanın kendi acziyetini, Alemlerin Sahibi’nin sonsuz kudretini idraki ve itirafıdır dua. Bize bizden yakın olana, bizi bizden iyi bilene teslim olmakır dua. İçimizde saklı dünyayı, dışımızdaki kainatı her an görüp gözeten Yüce Yaratıcı’nın huzurunda olmaktır dua. Yürekten kopup gelen niyaz, edeple eğilen baş ve gözden süzülen bir damla yaştır dua.