Ölüm anında neler yapılmalı? Ölüm anında yapılması gereken işlemler nelerdir?
Ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. Aslında doğum, ölümün müjdecisidir. Çünkü her doğan ölecektir. Canlılar yaşamlarını ölümle sonlandırırlar. Bu gerçeği Kur’an-ı Kerim bize en güzel şekilde anlatır:
“Her canlı ölümü tadacaktır.”[1] Buradan yola çıkarak insanların bu gerçeğe kendilerini hazırlamaları gerekir. Hayatının her anında ölümü aklından çıkarmamalıdır. Fakat bunu bir psikoz haline getirerek yapması gereken görevlerden kaçmanın bahanesi de yapmamalıdır. Burada asıl olan kaderde yazılı olan “ecel” denilen sürecin bir gün dolacağı gerçeğine inanmasıdır. İnsanoğlu yaşadığı müddetçe sağlıklı olduğu gibi, hastalık denilen rahatsızlıklarla da karşı karşıya gelebilir. Bazen bu adı ne olursa olsun ölümün bir sebebi de olabilir. Hastalık ve sağlık insanlar içindir. Bu manada toplu halde yaşayan insanların birbirlerine karşı görevleri vardır. Bunlar sağlıklı iken devam eden dostluklar olabileceği gibi, hastalık hallerinde de olabilecek görevlerdir. Bunun adına ziyaretleşme denilir. Özellikle hasta ziyaretinin hem dinî, hem de toplumsal yönü önemlidir. Ziyaretleşmenin veya hasta ziyaretinin bir âdabı vardır. Buna uymak hem insanî hem de vicdanî bir görevdir.
1. Hasta Ziyareti
Ölüm öncesi yapılacak dini görevlerin başında hasta ziyareti gelir. Hasta ziyareti, Müslüman’ın Müslüman üzerindeki haklarındandır. Bu husus Peygamber Efendimiz tarafından pek çok hadisle emredilmiştir:
-Ebû Hüreyre (ra)’den nakledildiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur:
-“Müslüman’ın, Müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâm almak, hasta ziyaret etmek, cenâzenin arkasından yürümek, davete icâbet etmek ve aksırana “يَرْحَمُكَ اللَّهُ” demek.”[2]
Özellikle “ağır hasta”lar ziyaret edilmeli, “geçmiş olsun” denmeli, gönlü alınmalı, şifa dilenmeli, sabır tavsiye edilmelidir. Konu hakkındaki diğer bir hadiste şöyledir:
-Ebû Hüreyre (ra)’den nakledildiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur:
-“Bir insan, bir hastanın halini hatırını sormaya gider veya Allah için sevdiği bir kişiyi ziyâret ederse, ona bir melek şöyle seslenir: Sana ne mutlu! Güzel bir yolculuk yaptın. Kendine cennette barınak hazırladın!”[3]
Hasta ziyaretleri uzatılmamalı. Gereksiz konuşmalarla hasta rahatsız edilmemeli. Uzun süren hastalıklarda belirli aralıklarla ziyaretler yapılıp, hastanın moralinin yükselmesi sağlanmalıdır. Hastanın yeme ve içmesi yasak olan gıdalar hediye olarak götürülmemelidir. Peygamberimiz (sas) konu ile ilgili hadislerinin birinde şöyle buyurur:
-“Bir Müslüman, hasta olan bir Müslüman kardeşini sabahleyin ziyarete giderse, yetmiş bin melek akşama kadar ona rahmet okur. Eğer akşamleyin ziyaret ederse, yetmiş bin melek onun için sabaha kadar istiğfar eder. Ve o kişi için cennette toplanmış meyveler de vardır.”[4]
2. Telkin
Telkin, muhtazarın (ızdıraplının) yanında kelime-i tevhid ve kelime-i şehâdet okumaktır. Ölmek üzere olan hastanın yanında, özellikle sevdiği biri “Kelime-i Tevhidi” seslice söyler. Hastaya sen de söyle diye teklifte bulunmaz.[5]
Bu telkinin tövbeyi de beraberinde bulundurması için,
اَسْتَـغْفِرُ اللهَ اَسْتَـغْفِرُ اللهَ اَسْتَـغْفِرُ اللهَ الْعَـظِيمَ الْكَرِيمَ الَّذِى لآإِلَهَ إِلاَّهُوَ
şeklinde yapılması daha iyidir. Peygamberimizden rivayet edilen bir hadis-i şerif’te şöyle buyrulmuştur:
-Mu’âz (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sas) şöyle buyurdu: “Kimin son sözü, “Allah’tan başka ilah yoktur” (Lâ ilâhe illallah) cümlesi olursa, o kişi cennete girer.”[6]
-Ebû Sa’îd el-Hudrî (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sas) şöyle buyurdu:
“Ölmek üzere olanlarınıza Lâ ilâhe illallah demeyi telkin ediniz!”[7]
Peygamberimiz "Ölülerinizin güzel işlerini yâdedin, kötü taraflarını dile getirmeyin"[8] diyerek, ölmüşlerimizi hayırla anmamızı, iyi taraflarını öne çıkarmamızı tavsiye etmiştir. Ölenleri yanlışları, ölüm anı davranışları ve sonrası olanların anlatılması doğru değildir. Fakat ölen kişi haramı açıkça işleyen bid`at ve sapıklıkla tanınmış ve bu hal üzere ölmüş biriyse, başkalarını sakındırmak maksadıyla onun bu durumu gerektiğinde söylenebilir.
Ölmek üzere olan kişiyi, eğer bir güçlük yoksa kıbleye doğru ve sağ yanı üzerine çevirmek müstehaptır. Sırtına, ensesine yastık gibi şeyler konup başı yükseltilerek yüzü kıbleye gelecek şekilde ve ayakları kıbleye uzanmış duruma getirilmesi aynıdır.
Malikîlere göre telkin, defin esnasında ve definden sonra mekruhtur. Ancak ölüm anında mendubtur.[9]
Ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. Aslında doğum, ölümün müjdecisidir. Çünkü her doğan ölecektir. Canlılar yaşamlarını ölümle sonlandırırlar. Bu gerçeği Kur’an-ı Kerim bize en güzel şekilde anlatır:
“Her canlı ölümü tadacaktır.”[1] Buradan yola çıkarak insanların bu gerçeğe kendilerini hazırlamaları gerekir. Hayatının her anında ölümü aklından çıkarmamalıdır. Fakat bunu bir psikoz haline getirerek yapması gereken görevlerden kaçmanın bahanesi de yapmamalıdır. Burada asıl olan kaderde yazılı olan “ecel” denilen sürecin bir gün dolacağı gerçeğine inanmasıdır. İnsanoğlu yaşadığı müddetçe sağlıklı olduğu gibi, hastalık denilen rahatsızlıklarla da karşı karşıya gelebilir. Bazen bu adı ne olursa olsun ölümün bir sebebi de olabilir. Hastalık ve sağlık insanlar içindir. Bu manada toplu halde yaşayan insanların birbirlerine karşı görevleri vardır. Bunlar sağlıklı iken devam eden dostluklar olabileceği gibi, hastalık hallerinde de olabilecek görevlerdir. Bunun adına ziyaretleşme denilir. Özellikle hasta ziyaretinin hem dinî, hem de toplumsal yönü önemlidir. Ziyaretleşmenin veya hasta ziyaretinin bir âdabı vardır. Buna uymak hem insanî hem de vicdanî bir görevdir.
1. Hasta Ziyareti
Ölüm öncesi yapılacak dini görevlerin başında hasta ziyareti gelir. Hasta ziyareti, Müslüman’ın Müslüman üzerindeki haklarındandır. Bu husus Peygamber Efendimiz tarafından pek çok hadisle emredilmiştir:
-Ebû Hüreyre (ra)’den nakledildiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur:
-“Müslüman’ın, Müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâm almak, hasta ziyaret etmek, cenâzenin arkasından yürümek, davete icâbet etmek ve aksırana “يَرْحَمُكَ اللَّهُ” demek.”[2]
Özellikle “ağır hasta”lar ziyaret edilmeli, “geçmiş olsun” denmeli, gönlü alınmalı, şifa dilenmeli, sabır tavsiye edilmelidir. Konu hakkındaki diğer bir hadiste şöyledir:
-Ebû Hüreyre (ra)’den nakledildiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur:
-“Bir insan, bir hastanın halini hatırını sormaya gider veya Allah için sevdiği bir kişiyi ziyâret ederse, ona bir melek şöyle seslenir: Sana ne mutlu! Güzel bir yolculuk yaptın. Kendine cennette barınak hazırladın!”[3]
Hasta ziyaretleri uzatılmamalı. Gereksiz konuşmalarla hasta rahatsız edilmemeli. Uzun süren hastalıklarda belirli aralıklarla ziyaretler yapılıp, hastanın moralinin yükselmesi sağlanmalıdır. Hastanın yeme ve içmesi yasak olan gıdalar hediye olarak götürülmemelidir. Peygamberimiz (sas) konu ile ilgili hadislerinin birinde şöyle buyurur:
-“Bir Müslüman, hasta olan bir Müslüman kardeşini sabahleyin ziyarete giderse, yetmiş bin melek akşama kadar ona rahmet okur. Eğer akşamleyin ziyaret ederse, yetmiş bin melek onun için sabaha kadar istiğfar eder. Ve o kişi için cennette toplanmış meyveler de vardır.”[4]
2. Telkin
Telkin, muhtazarın (ızdıraplının) yanında kelime-i tevhid ve kelime-i şehâdet okumaktır. Ölmek üzere olan hastanın yanında, özellikle sevdiği biri “Kelime-i Tevhidi” seslice söyler. Hastaya sen de söyle diye teklifte bulunmaz.[5]
Bu telkinin tövbeyi de beraberinde bulundurması için,
اَسْتَـغْفِرُ اللهَ اَسْتَـغْفِرُ اللهَ اَسْتَـغْفِرُ اللهَ الْعَـظِيمَ الْكَرِيمَ الَّذِى لآإِلَهَ إِلاَّهُوَ
şeklinde yapılması daha iyidir. Peygamberimizden rivayet edilen bir hadis-i şerif’te şöyle buyrulmuştur:
-Mu’âz (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sas) şöyle buyurdu: “Kimin son sözü, “Allah’tan başka ilah yoktur” (Lâ ilâhe illallah) cümlesi olursa, o kişi cennete girer.”[6]
-Ebû Sa’îd el-Hudrî (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sas) şöyle buyurdu:
“Ölmek üzere olanlarınıza Lâ ilâhe illallah demeyi telkin ediniz!”[7]
Peygamberimiz "Ölülerinizin güzel işlerini yâdedin, kötü taraflarını dile getirmeyin"[8] diyerek, ölmüşlerimizi hayırla anmamızı, iyi taraflarını öne çıkarmamızı tavsiye etmiştir. Ölenleri yanlışları, ölüm anı davranışları ve sonrası olanların anlatılması doğru değildir. Fakat ölen kişi haramı açıkça işleyen bid`at ve sapıklıkla tanınmış ve bu hal üzere ölmüş biriyse, başkalarını sakındırmak maksadıyla onun bu durumu gerektiğinde söylenebilir.
Ölmek üzere olan kişiyi, eğer bir güçlük yoksa kıbleye doğru ve sağ yanı üzerine çevirmek müstehaptır. Sırtına, ensesine yastık gibi şeyler konup başı yükseltilerek yüzü kıbleye gelecek şekilde ve ayakları kıbleye uzanmış duruma getirilmesi aynıdır.
Malikîlere göre telkin, defin esnasında ve definden sonra mekruhtur. Ancak ölüm anında mendubtur.[9]
3. Kur’an Okumak
Hastanın yanında Kur’an okumak müstehaptır. Özellikle “Yasin” veya “Ra’d” sûrelerinin okunmasını Hz. Peygamber (sas) şu hadisinde olduğu gibi emir buyurmuşlardır:- “Ölülerinize Yasin'i okuyun"[10] buyurmuştur.
Ölüm olayı gerçekleşince, ölü yıkanıncaya kadar yanında Kur'an okunmaz. Yıkanma işlemi tamamlanmadan ölünün yanında Kur'an okumak mekruhtur. Fakat başka bir odada yüksek sesle okumak mekruh olmadığı gibi ölünün bulunduğu odada gizlice, içinden Kur'an okumakta da kerâhet yoktur.
Kişi öldüğü anda yapılan davranışlar önemlidir. Allah'a isyan anlamını içerecek şekilde dövünüp, saç baş yolmamak ve yersiz sözler söylememek şartıyla ölü için kalben kederlenmek ve gözyaşları dökerek ağlamak doğaldır ve bu bakımdan günah değildir. Fakat feryat edip ağlamak haramdır. Resûlullah (sas):
-İbni Mes'ûd (ra)'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sasşöyle buyurdu:
"Ölenin arkasından yüzünü gözünü tırmalayan, yakasını paçasını yırtan, Câhiliye insanı gibi bağıra - çağıra ağıt yakıp kendisine beddua eden, bizden, bizim yolumuzu izleyenlerden değildir."[11] buyurmuştur.
Ölüm olayının meydana gelmesinden sonra, ölünün elbiseleri çıkarılır. Çenesi başının üstünden bir bezle bağlanır. Gözleri kapatılır. Ayakları başparmaklarından birbirine bağlanır. Kolları yanlarına uzatılır. Kıbleye doğru yatırılır. Üstüne bir bez örtülür. Şişmesini önlemek için karnı üzerine bir demir parçası, bıçak gibi metal bir şey konur.
Bunları yapan kişi veya kişilerin:
بِـسْمِ اللهِ وَعَلَى مِلَّةِ رَسُولِ اللهِ . اَلَّلـهُمَّ يَسِّرْ عَلَيْهِ أَمْرَهُ وَسَهِّلْ عَلَيْهِ مَا بَعْدَهُ وَاَسْعِدْهُ بِلِقَآئِكَ وَاجْعَلْ مَاخَرَجَ إِلَيْهِ خَرْجًا مِمَّا خَرَجَ مِنْهُ
diye dua etmesi uygun olur.
Ölünün yanında güzel kokular bulundurulur. Yanında cünüp kimseler, hayız ve nifaslı kadınlar bulunmamalıdır.
Bu arada ölüm haberi, eş-dost akrabaya, komşulara ve cenazeye iştirak etmek isteyenlere mahalli imkânlarla duyurulur.
Mâliki mezhebine göre, ölüm anında kişinin yanında Ku’an okumak mekruhtur. Çünkü bu Selef-i Sâlihîn tarafından yapılmış bir uygulama değildir. Bazı Mâlikî fakihleri ise ölüm anındaki kimsenin yanında Yâsin okumanın müstehab olduğunu söylemişlerdir.[12]
Dipnotlar:
[1] Âl-i İmran 185[2] Buhârî, Cenâîz 2; Müslim, Selâm 4. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 1.[3] Tirmizî, Birr 64. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 2[4] Tirmizî, Cenâiz 2. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 3; İbni Mâce, Cenâiz 2[5] Tecrid-i Sarih, IV, 273.[6] Ebû Dâvûd, Cenâiz 20; Hâkim, el-Müstedrek, I, 351[7] Müslim, Cenâiz 1, 2.Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 16; Tirmizî, Cenâiz 7; Nesâî, Cenâiz 4; İbni Mâce, Cenâiz 3[8] Tirmizî, "Cenâiz", 34[9] Abdurrahman Ceziri, Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, c.II, s. 713[10] İbn Mâce, Cenâiz: 4; Ebû Dâvûd, Cenâiz: 24; İbn Hanbel, Müsned: 5/26, 27. İbn Hibbân'a göre "Ölülerinize Yasin okuyunuz" hadisi, ölmüşlere değil, ölmekte olan kimseye Yasin okunacağı anlamındadır.[11] Buhârî, Cenâiz 36, 38, 39, Menâkıb 8; Müslim, İmân 165. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 22, 25; Nesâî, Cenâiz 17; İbni Mâce, Cenâiz 52[12] Abdurrahman Ceziri, Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, c.II, s. 713
Hastanın yanında Kur’an okumak müstehaptır. Özellikle “Yasin” veya “Ra’d” sûrelerinin okunmasını Hz. Peygamber (sas) şu hadisinde olduğu gibi emir buyurmuşlardır:- “Ölülerinize Yasin'i okuyun"[10] buyurmuştur.
Ölüm olayı gerçekleşince, ölü yıkanıncaya kadar yanında Kur'an okunmaz. Yıkanma işlemi tamamlanmadan ölünün yanında Kur'an okumak mekruhtur. Fakat başka bir odada yüksek sesle okumak mekruh olmadığı gibi ölünün bulunduğu odada gizlice, içinden Kur'an okumakta da kerâhet yoktur.
Kişi öldüğü anda yapılan davranışlar önemlidir. Allah'a isyan anlamını içerecek şekilde dövünüp, saç baş yolmamak ve yersiz sözler söylememek şartıyla ölü için kalben kederlenmek ve gözyaşları dökerek ağlamak doğaldır ve bu bakımdan günah değildir. Fakat feryat edip ağlamak haramdır. Resûlullah (sas):
-İbni Mes'ûd (ra)'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sasşöyle buyurdu:
"Ölenin arkasından yüzünü gözünü tırmalayan, yakasını paçasını yırtan, Câhiliye insanı gibi bağıra - çağıra ağıt yakıp kendisine beddua eden, bizden, bizim yolumuzu izleyenlerden değildir."[11] buyurmuştur.
Ölüm olayının meydana gelmesinden sonra, ölünün elbiseleri çıkarılır. Çenesi başının üstünden bir bezle bağlanır. Gözleri kapatılır. Ayakları başparmaklarından birbirine bağlanır. Kolları yanlarına uzatılır. Kıbleye doğru yatırılır. Üstüne bir bez örtülür. Şişmesini önlemek için karnı üzerine bir demir parçası, bıçak gibi metal bir şey konur.
Bunları yapan kişi veya kişilerin:
بِـسْمِ اللهِ وَعَلَى مِلَّةِ رَسُولِ اللهِ . اَلَّلـهُمَّ يَسِّرْ عَلَيْهِ أَمْرَهُ وَسَهِّلْ عَلَيْهِ مَا بَعْدَهُ وَاَسْعِدْهُ بِلِقَآئِكَ وَاجْعَلْ مَاخَرَجَ إِلَيْهِ خَرْجًا مِمَّا خَرَجَ مِنْهُ
diye dua etmesi uygun olur.
Ölünün yanında güzel kokular bulundurulur. Yanında cünüp kimseler, hayız ve nifaslı kadınlar bulunmamalıdır.
Bu arada ölüm haberi, eş-dost akrabaya, komşulara ve cenazeye iştirak etmek isteyenlere mahalli imkânlarla duyurulur.
Mâliki mezhebine göre, ölüm anında kişinin yanında Ku’an okumak mekruhtur. Çünkü bu Selef-i Sâlihîn tarafından yapılmış bir uygulama değildir. Bazı Mâlikî fakihleri ise ölüm anındaki kimsenin yanında Yâsin okumanın müstehab olduğunu söylemişlerdir.[12]
Dipnotlar:
[1] Âl-i İmran 185[2] Buhârî, Cenâîz 2; Müslim, Selâm 4. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 1.[3] Tirmizî, Birr 64. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 2[4] Tirmizî, Cenâiz 2. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 3; İbni Mâce, Cenâiz 2[5] Tecrid-i Sarih, IV, 273.[6] Ebû Dâvûd, Cenâiz 20; Hâkim, el-Müstedrek, I, 351[7] Müslim, Cenâiz 1, 2.Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 16; Tirmizî, Cenâiz 7; Nesâî, Cenâiz 4; İbni Mâce, Cenâiz 3[8] Tirmizî, "Cenâiz", 34[9] Abdurrahman Ceziri, Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, c.II, s. 713[10] İbn Mâce, Cenâiz: 4; Ebû Dâvûd, Cenâiz: 24; İbn Hanbel, Müsned: 5/26, 27. İbn Hibbân'a göre "Ölülerinize Yasin okuyunuz" hadisi, ölmüşlere değil, ölmekte olan kimseye Yasin okunacağı anlamındadır.[11] Buhârî, Cenâiz 36, 38, 39, Menâkıb 8; Müslim, İmân 165. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 22, 25; Nesâî, Cenâiz 17; İbni Mâce, Cenâiz 52[12] Abdurrahman Ceziri, Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, c.II, s. 713