Gerçek aşk ve sevda nedir sizce? Hiç bunu düşünmüş müydünüz? Aşk sadece insana duyulan aşkdan ibaret değildir. Hatta kendisi hiç değildir. Sevgi sizce arabanıza evinize duyduğunuz his mi? Hayır! Bunlar sadece gerçeklerin çok ötesinden geçen kavramlardır. Gelin birlikte tefekkür edelim.
1. Alemlerin yegane Rabbi olan Allah’ı her şeyden ama her şeyden daha fazla sevmelisin ki, Rabbin senin hayatında ve gündeminde istenilen düzeyde yer edinsin.
Ne diyordu senin iman ettiğin Peygamberin (sav); “Allah katında değerinin ne olduğunu merak ediyorsan, kendi katında Allah’ın ne kadar yer edindiğine bakmalısın.” Bu bir hadis. Ve onu söylüyorum. Sen merak ediyor musun? Allah katında değerin ney? Hepimiz ölünce göreceğiz. Ama ölmeden önce bir yolu var bunun. Bak, hayatında Allah ne kadar? Allah’ın rızası ne kadar? Ne kadar Allah diyorsun? Ne kadar O’nu hatırlıyorsun? Ne kadar O’nun hudutlarına ve hukukuna yani O’nun yasalarına ve O’nun sınırlarına uygun yaşıyorsun? Ne kadar Allah senin gündemindeyse, bil ki, sen de o kadar Allah’ın katında değerin var. Birincisi bu.
2. Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberini (sav) her şeyden ama her şeyden daha fazla sevmelisin ki, Allah da seni sevsin, alemlere sevdirsin ve rızasına erdirsin.
Ne diyordu senin iman ettiğin Peygamberin: “Ben kişiye annesinden, babasından, ehlinden, evladından, nefsinden, canından daha sevgili olmadıkça, kamil manada iman etmiş olamaz.” Kontrol et! Bende edeyim, sende et. Resulullah’ı ben evlatlarımdan daha mı çok seviyorum? Resulullah’ı ben malımdan ve servetimden daha mı çok seviyorum? Resulullah’ı ben canımdan ve nefsimden daha mı çok seviyorum? Evet demek kolay ama evet demeden düşün.. hani bunun ispatı diye sorarlar adama. Söylenecek hiçbir şey olmaz. Mikdat b. Amr’ın bize söylediği ikinci cümle bu.
3. En güzel örnek olan Peygamberinin mübarek ellerinde yetişip, en güzel örnekler olan sahabi neslini herkesten ama herkesten daha çok sevmelisin ki, onların yolunu yol, davalarını dava olarak edinebilesin.
Çocuklarımızı görüyorum, gençlerimizi görüyorum, çok seviniyorum. Onlar bizim geleceklerimiz. Ne olur sevdiğiniz futbolcular olmasın. Ne olur rehber olarak edindiğiniz isimler, televizyonda izlediğiniz falanca filanca şahıs olmasın. Ne olur, kendinize örnek olarak seçtiğiniz isimler, kim olduğunu bilmediğiniz, dünyalık işler için koşan adamlar olmasın.
Ashab gibi rehber varken, ashab gibi örnek varken, sahabe gibi model varken, kimin haddine başka kahramanları örnek seçmek? Musab duruken, Hamza dururken, Selman dururken, Ebu Zer dururken, Hatice dururken, Nesibe dururken başkasını alırsak eğer biz örnek olarak iki elleri de yakamızda olur.
Hayatımıza örnek olabilmenin yolu sevgiden geçer. Seveceksiniz onları. Hemde kendi evinizin içinde birer fert olarak. Babalarınız, anneleriniz, ağabeyleriniz, amcalarınız, dayılarınız gibi bileceksiniz sahabiyi. Böyle seveceksiniz. Sohbet edeceksiniz onlarla 14 asır sonra gelseniz bile. En sonunda bir müjde vereceğim size Miktad b. Amr’dan.. Bir müjde/bir uyarı. Onu da hayatınızın sonuna kadar unutmayacaksınız. Onları kendimize yollarını yol, davalarını dava olarak edineceğiz. Ne diyordu senin iman ettiğin Peygamberin: “Yıldızlar semanın emniyet vesilesi, Ashabım da ümmetin emniyet vesilesidir. Benim ve sahabemin yolunu izleyen, asla dalalete sapmayacaktır.
4. Bu aziz dini her şeyden ama her şeyden değerli bilmeli, yüceliği ve kıymeti kadar sevmelisin ki, aziz dinin izzetli mensubu olabilesin.
Ve hakkıyla bu dini temsil edebilesin. Ne diyordu senin iman ettiğin Peygamberin: “İslam, garip olarak doğdu ve garip olarak gidecek. Müjdeler olsun o gariplere! İstemez misiniz o gariplerden biride siz olasınız.? Garip deyince, üstü başı yırtık, fakir fukara anlamayın. Garip nedir biliyor musunuz? Allah Resulu’nün burada tarif ettiği garip. Dini kendine dert edinecek, bazen evinin yolunu da unutacak. Davası kendinin en büyük derdi olacak. Böyle olduğu için de dünya adına bir beklentisi olmayacak. Dünyanın garibi olacak. Bu dinin garibi olacak. Müjdeler olsun o gariplere sözünün de sahibi ve muhatabı olacak.
5. Hz. Adem’den Efendimize, onun pak ashabından bugüne, bugünden son güne tüm iman ehlinin mensup olduğu risalet davasını her şeyden ama her şeyden daha fazla sevmelisin ki, bu kutlu yürüyüşün küçük bir halkası olabilesin.
Ne diyordu senin iman ettiğin Peygamberin (sav), söze dikkat edin: “Hayber’de elinde kılıç, karşıdaki Yahudi kalelerini birer birer fethetmeye giden, ‘Ben ki anamın isimlendirmesiyle Haydar-ı Kerrarım. Şöyle asarım, şöyle keserim” diyen Ali’ye söylenmiş bir söz bu. Ne diyor senin iman ettiğin Peygamberin: “Bir insanın hidayetine vesile olman, güneşin üzerinde doğup battığı toprakların hepsinin fethinden daha hayırlıdır.” Bir başka rivayet: “Yüz kızıl tüylü deveden daha hayırlıdır” Risaletin davasına mensup olacaksın ve davan diriltmek olacak, öldürmek değil.
Son müjdeyi vereyim ve sözümü bitireyim:
Oturmuş Miktad b. Amr, Allah Resulünden yıllar sonra. Vefatı Hicri,33. Efendimiz’den (sav) sonra 22 yıl yaşayacak. Efendimiz’i görmemiş bir nesille oturuyor. Yani Tabiin nesliyle. Bizim gibi Resulullah (sav)’ı şu gözlerle görmemiş bir nesille. İçlerinden biri diyor ki: “Ne mutlu o insana ki, dünya gözüyle Allah Resulünü gördü. Biz ise ondan mahrum olduk. Ah keşke bizde Mekke’de ya da Medine’de o zaman da, o toplum da yaşayan biri olsaydık da, bizde Resulullah’ın sahabilerinden biri olsaydık. Diyor musunuz Uşaklılar sizde ara ara bu sözü? Diyorsunuz değil mi? Bakın ne diyor Miktad b. Amr:
“Sakın, sakın! Bir daha bu sözü söylemeyin. Ne garantiniz vardı ki, siz o çağda yaşayacaktınız da, iman üzere olacaktınız.!? Biz nicelerini gördük. Siz onları görseydiniz adam zannederdiniz. Her biri bir hurma ağacı gibiydi. Ama onlar, her gün Resulullah’ı görmelerine rağmen, her gün Allah Resulüyle karşı karşıya gelmelerine rağmen, onlar Kabe’nin komşusu olmalarına rağmen, imansızlık üzere gittiler. Adları Velid oldu, Şeybe oldu, Utbe oldu, Ebu Cehil oldu, Ebu Leheb oldu, Ebul Buhturi oldu, Mutim b. Adi oldu, şu oldu bu oldu… Garantiniz mi vardı ki, o çağda yaşayıp da iman üzere olacağınıza?! Halinize şükredin ki, Allah Resulünü görmediniz ama iman ettiniz. Resulullah’ı görmeyenlere de kardeşlerim diyerek Allah Resulü selam verdi.” O selamı alıp, başımıza koyuyoruz ve vizde Uşak’tan Allah Resulü (sav)’ne ve onun pak ashabına ve bugün adına meclis koyduğumuz Miktad b. Amr’a selam gönderiyoruz. Allah selamlarımızı onlara ulaştırsın, nasıl bizi onun adına kurduğumuz bir mecliste, bir sofrada –Uşak’da- topladıysa, yarın cennette de onun ev sahibi olacağı sofrada toplasın, hepimizi de o sofranın sakini etsin.
1. Alemlerin yegane Rabbi olan Allah’ı her şeyden ama her şeyden daha fazla sevmelisin ki, Rabbin senin hayatında ve gündeminde istenilen düzeyde yer edinsin.
Ne diyordu senin iman ettiğin Peygamberin (sav); “Allah katında değerinin ne olduğunu merak ediyorsan, kendi katında Allah’ın ne kadar yer edindiğine bakmalısın.” Bu bir hadis. Ve onu söylüyorum. Sen merak ediyor musun? Allah katında değerin ney? Hepimiz ölünce göreceğiz. Ama ölmeden önce bir yolu var bunun. Bak, hayatında Allah ne kadar? Allah’ın rızası ne kadar? Ne kadar Allah diyorsun? Ne kadar O’nu hatırlıyorsun? Ne kadar O’nun hudutlarına ve hukukuna yani O’nun yasalarına ve O’nun sınırlarına uygun yaşıyorsun? Ne kadar Allah senin gündemindeyse, bil ki, sen de o kadar Allah’ın katında değerin var. Birincisi bu.
2. Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberini (sav) her şeyden ama her şeyden daha fazla sevmelisin ki, Allah da seni sevsin, alemlere sevdirsin ve rızasına erdirsin.
Ne diyordu senin iman ettiğin Peygamberin: “Ben kişiye annesinden, babasından, ehlinden, evladından, nefsinden, canından daha sevgili olmadıkça, kamil manada iman etmiş olamaz.” Kontrol et! Bende edeyim, sende et. Resulullah’ı ben evlatlarımdan daha mı çok seviyorum? Resulullah’ı ben malımdan ve servetimden daha mı çok seviyorum? Resulullah’ı ben canımdan ve nefsimden daha mı çok seviyorum? Evet demek kolay ama evet demeden düşün.. hani bunun ispatı diye sorarlar adama. Söylenecek hiçbir şey olmaz. Mikdat b. Amr’ın bize söylediği ikinci cümle bu.
3. En güzel örnek olan Peygamberinin mübarek ellerinde yetişip, en güzel örnekler olan sahabi neslini herkesten ama herkesten daha çok sevmelisin ki, onların yolunu yol, davalarını dava olarak edinebilesin.
Çocuklarımızı görüyorum, gençlerimizi görüyorum, çok seviniyorum. Onlar bizim geleceklerimiz. Ne olur sevdiğiniz futbolcular olmasın. Ne olur rehber olarak edindiğiniz isimler, televizyonda izlediğiniz falanca filanca şahıs olmasın. Ne olur, kendinize örnek olarak seçtiğiniz isimler, kim olduğunu bilmediğiniz, dünyalık işler için koşan adamlar olmasın.
Ashab gibi rehber varken, ashab gibi örnek varken, sahabe gibi model varken, kimin haddine başka kahramanları örnek seçmek? Musab duruken, Hamza dururken, Selman dururken, Ebu Zer dururken, Hatice dururken, Nesibe dururken başkasını alırsak eğer biz örnek olarak iki elleri de yakamızda olur.
Hayatımıza örnek olabilmenin yolu sevgiden geçer. Seveceksiniz onları. Hemde kendi evinizin içinde birer fert olarak. Babalarınız, anneleriniz, ağabeyleriniz, amcalarınız, dayılarınız gibi bileceksiniz sahabiyi. Böyle seveceksiniz. Sohbet edeceksiniz onlarla 14 asır sonra gelseniz bile. En sonunda bir müjde vereceğim size Miktad b. Amr’dan.. Bir müjde/bir uyarı. Onu da hayatınızın sonuna kadar unutmayacaksınız. Onları kendimize yollarını yol, davalarını dava olarak edineceğiz. Ne diyordu senin iman ettiğin Peygamberin: “Yıldızlar semanın emniyet vesilesi, Ashabım da ümmetin emniyet vesilesidir. Benim ve sahabemin yolunu izleyen, asla dalalete sapmayacaktır.
4. Bu aziz dini her şeyden ama her şeyden değerli bilmeli, yüceliği ve kıymeti kadar sevmelisin ki, aziz dinin izzetli mensubu olabilesin.
Ve hakkıyla bu dini temsil edebilesin. Ne diyordu senin iman ettiğin Peygamberin: “İslam, garip olarak doğdu ve garip olarak gidecek. Müjdeler olsun o gariplere! İstemez misiniz o gariplerden biride siz olasınız.? Garip deyince, üstü başı yırtık, fakir fukara anlamayın. Garip nedir biliyor musunuz? Allah Resulu’nün burada tarif ettiği garip. Dini kendine dert edinecek, bazen evinin yolunu da unutacak. Davası kendinin en büyük derdi olacak. Böyle olduğu için de dünya adına bir beklentisi olmayacak. Dünyanın garibi olacak. Bu dinin garibi olacak. Müjdeler olsun o gariplere sözünün de sahibi ve muhatabı olacak.
5. Hz. Adem’den Efendimize, onun pak ashabından bugüne, bugünden son güne tüm iman ehlinin mensup olduğu risalet davasını her şeyden ama her şeyden daha fazla sevmelisin ki, bu kutlu yürüyüşün küçük bir halkası olabilesin.
Ne diyordu senin iman ettiğin Peygamberin (sav), söze dikkat edin: “Hayber’de elinde kılıç, karşıdaki Yahudi kalelerini birer birer fethetmeye giden, ‘Ben ki anamın isimlendirmesiyle Haydar-ı Kerrarım. Şöyle asarım, şöyle keserim” diyen Ali’ye söylenmiş bir söz bu. Ne diyor senin iman ettiğin Peygamberin: “Bir insanın hidayetine vesile olman, güneşin üzerinde doğup battığı toprakların hepsinin fethinden daha hayırlıdır.” Bir başka rivayet: “Yüz kızıl tüylü deveden daha hayırlıdır” Risaletin davasına mensup olacaksın ve davan diriltmek olacak, öldürmek değil.
Son müjdeyi vereyim ve sözümü bitireyim:
Oturmuş Miktad b. Amr, Allah Resulünden yıllar sonra. Vefatı Hicri,33. Efendimiz’den (sav) sonra 22 yıl yaşayacak. Efendimiz’i görmemiş bir nesille oturuyor. Yani Tabiin nesliyle. Bizim gibi Resulullah (sav)’ı şu gözlerle görmemiş bir nesille. İçlerinden biri diyor ki: “Ne mutlu o insana ki, dünya gözüyle Allah Resulünü gördü. Biz ise ondan mahrum olduk. Ah keşke bizde Mekke’de ya da Medine’de o zaman da, o toplum da yaşayan biri olsaydık da, bizde Resulullah’ın sahabilerinden biri olsaydık. Diyor musunuz Uşaklılar sizde ara ara bu sözü? Diyorsunuz değil mi? Bakın ne diyor Miktad b. Amr:
“Sakın, sakın! Bir daha bu sözü söylemeyin. Ne garantiniz vardı ki, siz o çağda yaşayacaktınız da, iman üzere olacaktınız.!? Biz nicelerini gördük. Siz onları görseydiniz adam zannederdiniz. Her biri bir hurma ağacı gibiydi. Ama onlar, her gün Resulullah’ı görmelerine rağmen, her gün Allah Resulüyle karşı karşıya gelmelerine rağmen, onlar Kabe’nin komşusu olmalarına rağmen, imansızlık üzere gittiler. Adları Velid oldu, Şeybe oldu, Utbe oldu, Ebu Cehil oldu, Ebu Leheb oldu, Ebul Buhturi oldu, Mutim b. Adi oldu, şu oldu bu oldu… Garantiniz mi vardı ki, o çağda yaşayıp da iman üzere olacağınıza?! Halinize şükredin ki, Allah Resulünü görmediniz ama iman ettiniz. Resulullah’ı görmeyenlere de kardeşlerim diyerek Allah Resulü selam verdi.” O selamı alıp, başımıza koyuyoruz ve vizde Uşak’tan Allah Resulü (sav)’ne ve onun pak ashabına ve bugün adına meclis koyduğumuz Miktad b. Amr’a selam gönderiyoruz. Allah selamlarımızı onlara ulaştırsın, nasıl bizi onun adına kurduğumuz bir mecliste, bir sofrada –Uşak’da- topladıysa, yarın cennette de onun ev sahibi olacağı sofrada toplasın, hepimizi de o sofranın sakini etsin.