Hz. Âmir, cennetle müjdelenen 10 sahabiden biri olan Sa’d bin Ebî Vakkas’ın (r.a.) kardeşiydi. İslamiyet’in ilk yıllarında Hz. Sa’d vasıtasıyla Müslüman oldu. Annesi, Hz. Sa’d gibi, Hz. Âmir’in de Müslüman olmasından rahatsız oldu. Dinini terk etmedikçe gölgelenmemeye, bir şey yiyip içmemeye yemin etti. Hz. Âmir o sırada henüz küçüktü. Fakat kuvvetli bir imana sahipti. Annesinin bu sözlerine ehemmiyet vermedi. Çünkü annesi daha önce de ağabeyi Sa’d (r.a.) için aynı şeyleri yapmıştı. Sa’d, annesine saygı duyduğu hâlde bu hususta onun sözünü dinlememiş, inancından taviz vermemişti. Bunun üzerine anne baba da olsa Allah’a isyan hususunda kula itaat edilmeyeceğine dair âyet inmişti. Bunu bildiğinden Hz. Âmir, annesinin tehdidine kulak asmadı.
Fakat annesi, Hz. Âmir’i çok rahatsız ediyordu. Hz. Âmir daha fazla dayanamadı, Habeşistan’a hicret etti. Oradan Medine’ye hicret ederek iki hicret sevabı birden kazandı.
Uhud Muharebesi’ne katılan Hz. Âmir, Hz. Ömer’in halifeliği zamanında Şam’da vefat etti. [1]
[1]Tabakât, 4: 123.