Ölen Kızın Dirilip Efendimize (asm) Cevap Vermesi
Tâbiîn zamanının en büyük alimlerinden ve İmam-ı Ali (ra)’ın talebesi olan Hasan Basrî haber veriyor ki: Bir adam, Allah Resulü’nün (asm) yanına gelip ağlayarak dedi ki: “Benim küçük bir kızım vardı. Şu yakın derede öldü...” Allah Resulü (asm) ona acıdı. Ona “Gel, oraya gideceğiz.” dedi ve beraber gittiler. Allah Resulü (asm) o ölmüş kızı çağırdı, “Yâ filâne!” dedi. Birden, o ölmüş kız “Buyrun! Emredin.” diye cevap verdi. Allah Resulü (asm) kıza sordu: “Tekrar babanın ve annenin yanına gelmeyi arzu eder misin?” O ölmüş kız “Yok, ben onlardan daha hayırlısını buldum.” diye cevap verdi.[1]
Resul’ün (asm) Hürmetine Edilen Duayla Diriltilen Şahıs
İmam-ı Beyhakî ve İmam-ı İbni Adiyy gibi bazı mühim imamlar, Hazret-i Enes ibni Mâlik’ten haber veriyorlar ki: Yaşlı bir kadının birtek oğlu vardı, birden vefat etti. O saliha kadın çok üzüldü. Dedi: “Yâ Rab! Senin rızan için, Allah Resulü’ne bağlılık yemini ederek ona hizmet için hicret edip buraya geldim. Benim hayatımda istirahatimi temin edecek tek evlatçığımı, o Resulün hürmetine bağışla.” Hazreti Enes diyor ki: “Bu duadan sonra o ölmüş adam kalktı, bizimle yemek yedi.”[2]
İmam-ı Busayrî, Kaside-i Bürde’de bu mucizeye işaret ederek şöyle demiştir:
“Eğer alâmetleri, onun kadrine muvafık derecesinde azametini ve makbuliyetini gösterseydiler, değil yeni ölmüşler, belki onun ismiyle çürümüş kemikler de diriltilirdi.”
Mezara Konulan Şehid Sahabenin Konuşması
Başta İmam-ı Beyhakî gibi mühim alimler, Abdullah ibni Ubeydullahi’l-Ensârî’den haber veriyorlar. Hazreti Abdullah anlatıyor: “Sâbit ibni Kays ibni Şemmas, Yemâme Harbinde şehid düştüğünde ve kabre koyduğumuz zaman ben oradaydım. Kabre konulurken, birden ondan şöyle bir ses geldi: “Muhammed Allah’ın Resulüdür. Ebû Bekir Sıddıktır. Ömer şehiddir. Osman ise, şefkatli ve iyilikseverdir.”[3] Sonra açtık, baktık; ölü, cansız!”
Bu haberiyle, daha Hazret-i Ömer 'in(ra) şehit olacağını daha halife olmadan evvel haber veriyor.
Ölmüş Sahabenin Söyledikleri
İmam-ı Taberanî ve Ebu Nuaym eserlerinde, Numan ibni Beşir’den haber veriyorlar ki:
Zeyd ibni Hârice, çarşı içinde birden düşüp vefat etti. Eve getirdik. Akşam ve yatsı arasında, etrafında kadınlar ağlarken, birden “Susunuz, susunuz!” dedi. Sonra da, açık ve anlaşılır bir lisanla,“Muhammed Allah’ın Resûlüdür, Selâm sana ey Allah’ın Resûlü!” diyerek bir miktar konuştu. Konuşması bittikten sonra baktık ki, cansız, vefat etmiş.[4]
İşte, cansız cenazeler onun peygamberliğini tasdik etse, canlı olanlar tasdik etmese, elbette o câni canlılar, cansızlardan daha cansız ve ölülerden daha ölüdürler!
[1]Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:320; Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:106.
[3]Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:320; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:649; İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 6:157-158.
[4]İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 8:291 (muhtelif tariklerle); el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 5:179-180 (iki ayrı tarikle).